24 Aralık 2015 Perşembe

Takıntı 53

Takıntı, yayınlandığı dönem içerisinde takılıp kalınan, hastalık derecesinde dinlenen, çeşitli tarzlara sahip 5 şarkıyı kapsıyor. Dinleyiniz.

Deniz Erden

Giriş Parçası:Lyla Foy – Velvet

Unknown Mortal Orchestra – Can’t Keep Checking My PhoneTame Impala – Yes I’m ChangingAdult Jazz – SpringfulJamie XX – Stranger In A Room (feat. Oliver Sim)Modest Mouse – Strangers To Ourselves

22 Aralık 2015 Salı

Piyano Piyano Bacaksız 6

Çağdaş Klasik Müzik sanatçılarına yer verdiğimiz kaydın 6.sını aşağıda bulabilirsiniz.

evrim

Ludovico Einaudi – DropFederico Albanese — The Sudden SympathyYann Tiersen – Porz GoretOliveray – Growing WaterwingsMax Richter – Path 3

19 Aralık 2015 Cumartesi

WhatsApp 5

Yine kendimi ön plana çıkarıyorum ve yıllardır sadece 2-3 kişinin bildiği bir şeyi paylaşıyorum. 2 kayıt öncesinde bir cover ile karşınıza çıkmıştım, şimdi ise 2005 yılında sözünü ve müziğini yazdığım, evde en ucuzundan mikrofon ile ve ek bir program kullanmadan, direkt kaydettiğim bir şarkı ile karşınızdayım. Şarkı, sevdiğim kişinin yanımdayken ve uzaktayken ona kavuşma isteğimi anlatıyor. Parçanın adı Duygu, dinleyin bakalım ne hissedeceksiniz?

İkinci parçada ise, WhatsApp 2‘de zeytinleri, çamları unutmayalım diyen Kaan‘a sevdiceği Elif‘ten duygu boyutunu 2-3 kademe arttıran bir geri dönüş var. Kaan‘ın doğum günü sürpriziydi bu kayıt ama 2 gün gecikmeli yayınladığım için özürler ve mutlu mutlu yıllar. Bu arada Elif’in de çok iyi darlama potansiyeli var, gecikmedeki payı ona atarak sorumluluğu elden bırakabilirim.

Programın devamında ise;

Feyzanur, Can Güngör parçası ile devam etmemizi isterken,Gamze, dinleyen herkesi halinin hainliğine varmasını diliyor.

Son olarak da adını henüz bilmediğim ama birazdan öğrenip burayı güncelleyeceğim kişi Fikret Kızılok – Düşler parçasını yeniden yorumlamış.

Yeni bir kayıtta görüşmek üzere.

Numarayı hatırlatıyorum: +90 555 575 22 44

evrim

Evrim – DuyguLene Kristiansen – One Of These DaysCan Güngör – 9.00Emre Temiz – Halin HainFikret Kızılok – Düşler

17 Aralık 2015 Perşembe

Blur – The Magic Whip

Blur, 12 yıllık büyük bir hasretin ardından 8. albüm “The Magic Whip” ile aramıza nisan ayında geri döndü. Uzun aralardan sonra genelde tarz değişikliği gördüğümüz ya da tatminsizlikle sonuçlanan büyük gruplara bakılırsa, Blur bu ritüeli bozmayı başarıyor. Kariyerlerine devam eden grup üyelerinin, bu süreçte olgunlaştıklarını ve o tanıdık Blur-ish havayı da kaybetmediklerini gözlemliyoruz. Grubun 12 yıl sonra fikrini değiştiren şey ise; 2013’te Japonya konserlerinin iptal olmasıyla, tesadüfen Hong-Kong’ta geçirdikleri 5 günlük mola sırasında küçük bir stüdyoya girerek 15 şarkı kaydetmesiydi. Bu kayıttan 1 yıl sonra Damon Albarn’ın şarkıların sözlerini de yazmasıyla albüm son halini aldı ve grup tekrar listelerde 1 numaraya yükseldi. Graham Coxon’ın dönüşü bir hayli hissedilirken, eleştirel ve edebiyattan beslenen sözleriyle Damon Albarn’daki “Everyday Robots” ve Gorillaz etkileri de göze çarpıyor. Sadece salt İngiliz kültürüyle kalmayıp, orada  bulundukları zaman dilimi boyunca oldukça etkilendikleri uzakdoğu kültürünü de müziklerine ve kliplerine yansıttılar.

Albümün ilk şarkısı Lonesome Street ile adeta soğuk bir Londra gecesinde ellerimiz cebimizde gözlerimiz gökyüzünde yürüyoruz. Bazen yola tanıdık hisleri bulmak için çıkarsın. Çünkü bilirsin ki tekrar rastlarsan ilk günkü gibi gülümsetir. O kapıdan çıkarken tam da bu hisle gülümsüyoruz;  “merak etme sonu da öyle olacak” diyor içimizde bir yer. Şehrin gözümüzde kocaman olduğu, binaların gökyüzüne uzandığı caddenin ara sokağındaki bir bardan Go Out sesleri geliyor.  İçerideki kahkaha seslerine sigara kokusu sinse de müzik hala iyi. Sağda ve solda yanıp sönen neon ışıklar sokağı aydınlatıyor. “Bu şehirde olmak ister miydin?” yazan bi duvarın yanından geçerken Thought I Was a Spaceman’i duyuyoruz. Gözlerini kapatırsan istediğin her yere gidebilirsin diyor biri. En kolay yolu bu. I Broadcast ile savrulduğunu unuttuğun bi yere gidebilir ya da My Terracotta Heart ile içini sızlatmaya söz veren biriyle bile bile dans edebilirsin. Seçim senin. Ama biliyorsun; farklı yerlere gitse de hikayelerimiz, eşlik eden şarkılar aynı.

The Magic Whip’le iyi yolculuklar!

Deniz Erden

15 Aralık 2015 Salı

Unknown Mortal Orchestra – Multi Love

Her ne kadar uzun süredir ABD’de ikamet etse de Yeni Zelanda’nın saykodelik müzik gururu diyebileceğimiz Ruban Nielson’un grubu Unknown Mortal Orchestra (UMO) oldukça nostaljik ve aynı zamanda yenilikçi diyebileceğimiz iki albümden sonra Multi-Love ile tekrardan aramıza döndü.

Avrupa, Amerika ve Avustralya kıtalarını kapsayan oldukça uzun bir turnenin sonrasında verilmiş bir aranın ürünü olan albüm bu sefer daha farklı ve çok daha heyecan verici bir sulara açılmış. Çoluklu çocuklu bir aile babası olan Nielson’un eşi ile birlikte evliliklerini ve ilişkilerini yeniden keşfettikleri ve sınırlarını zorladıkları çalkantılı bir dönemin ürünü olan albüme ismini veren Multi-Love şarkısı da tam olarak söz konusu dönemi anlatıyor.

Nielson’un özel hayatının etkileri albümün her bir köşesine sinmiş durumda. Yaşadıkları dönemin oldukça heyecan verici bir şekilde başladığını, karışıklıkların ise zamanla ortaya çıktığını şarkıların sıralanışından da anlamak mümkün. Albüm Multi Love, Like Acid Rain ve Ur Life One Night gibi yüksek şarkılarla başlayıp zamanla daha karanlık bir atmosfere doğru ilerliyor. Tüm şarkılarda saykodelik his ve sonik denemeler tüm hızla devam ederken, Sly and The Family Stones veya Curtis Mayfield vari soul-funk etkileşimlerini de birçok şarkıda duymak mümkün.

The World is Crowded ve Stage or Screen gibi şarkılar kolaylıkla pop hitleri olabilecek melodilere sahip; ancak UMO ile ilgili sevdiğimiz noktalardan birisi zaten böyle melodilerde kolaya kaçmayıp deneysel yorumuna devam etmesi.

Geçtiğimiz ay Salon İKSV’de izleme şansına sahip olduğumuz ve müzisyen kalitesi ile herkesin kulaklarını şenlendiren UMO, farklı kıtalarda konserlerine devam ediyor.

Şimdi sizi albümle baş başa bırakalım.

Mustafa Yüksel

12 Aralık 2015 Cumartesi

İlk Albümler: Radiohead

Radiohead yıılarca kimi çevreler tarafından döneminin en iyi grubu, kimilerince en abartılmışı olarak lanse edilerek hep tartışılmış, göz önünde olmuştur. Öyle ki grubu “This is our Pink Floyd” diye 70’lere gönderme yaparak grubun büyüklüğünü gösterme amacıyla hareket eden insanlar bile olmuştur ve olmaktadır. Hatta “Radiohead and The Philosophy: Fittier Happier More Deductive” kitabında bu tartışılan konulardan biridir. Kısaca bu benzetme akademik bir alana bile intikal etmiştir. [1]

Her albüm değişen müzikleri, grubun vokalisti Thom Yorke’un ilginç demeçleri ve garip kişiliği sebebiyle dönem dönem bu tartışmalar daha da artırmıştır. Grup üyelerinin kişisel hayatlarındaki müzikal eğilimlerini grubun müziğine paralel olarak yansıtmaları sebebiyle, Radiohead dinleyici odaklı değil, kendi etkilendikleri müzik fabrikasından ürünlerini çıkartmıştır hep. Özellikle grubun solisti Thom Yorke ve gitarist Johnny Greenwood bu müzikal eğilimlerden sıklıkla bahsetmekte ve yer aldıkları yan projelerle bu konu hakkında birçok bilgi de vermiş olmaktalar.

Peki albümler arası farklılar olan, sürekli bir müzikal değişim içinde öngörülemezliği sebebiyle heyecan verici çalışmalara imza atan Radiohead ilk nasıl ortaya çıktı? Onları bugüne kadar getirecek olan müzikal değişimlerin temelinde neler vardı, bu gelişimin başlangıç noktası neydi, kuruluş aşaması nasıl oldu? Tüm bu sorulara cevap vermek için tarihten faydalanarak belki birtakım çıkarımlar yapmak mümkün olacaktır.

Radiohead üyelerinin tanışma hikayesi Abingdon’da başlıyor. Ortaçağ görünümünü koruyan tarihi ve muhafazakar bu şehirde 1100 yılında kurulan erkek okulu Abingdon School’a giden beş genç Radiohead’in temellerini bu okulun koridorlarında atıyor. İlk kurdukları grubun ismi On a Friday. 86’dan 91’e kadar On a Friday adı altında birçok demo kaydediyorlar. Grupta aynı zamanda 3 adet saksafonist bulunmakta. Bu açıdan On a Friday’in fikir anlamında sıradan bir rock grubu olmadığı çok açık. O dönemki bazı parçalardaki inişler çıkışlar, kirli gürültülü gitarlar, genelindeki depresif hava aslında Radiohead karakterinin ilk işaretleri. Grubun o dönem kaydettiği demolardaki şarkı yapılarına bakıldığında Pixies’in payının yadsınamaz derecede olduğu görülmekte. Sert ve gürültülü gitarlarıyla öne çıkan Pixies ayrıca rock müzikte ani düşük tuşe-yüksek tuşe geçişlerini ilk kullanan grup olmasıyla On a Friday’i hayli etkilemiştir. Grubun Pixies’den ne kadar çok etkilendiği Gouge Away belgeselinde de Thom Yorke ve Johnny Greenwood tarafından bahsedilir.

Yine de bu demolar Radiohead’in bilinen kompleks müziğinden oldukça uzak, standart ve dönemin popüler akımları etkisinde pop-rock şarkılarıydı. The Smiths ve R.E.M’den oldukça etkilendiğini birçok kez belirten Radiohead’in On a Friday demolarında, bu iki grup stili gibi sağa sola sapmadan akıcı giden parçalara, özellikle 86 yılındaki demolarda Morrissey etkili vokallere rastlanıyor. Ayrıca ilk kuruluş yıllarında Johnny Greenwood’un klavyede olduğunu daha sonradan gitara geçtiğini belirtmek de fayda var.

Grubun müziğindeki depresif hava kuşkusuz Thom Yorke’un kişiliğiyle bağlantılı. Thom Yorke’un sol gözü inik olduğu için küçükken alay edildiğini, birçok kez kendini kavga ortamında bulduğunu ve dışlandığını belirten açıklamaları vardır. Bu yüzden muhalif tepkili, antisosyal, çekingen bir yapısı olmuş, bu kişiliği Abingdon’ın kaotik ve gri renkleriyle karışınca grubun müziğinde ortaya üzüntülü bir atmosfer çıkmış.

İlginç bir durum var ki On a Friday demolarında bile Radiohead’in albümleri arasında olduğu gibi farklılıklar var. Demo albümler aynı tür müziğin bir ürünü gibi durmuyor. Dolayısıyla On a Friday de Radiohead gibi sürekli bir yenilik ve deneme halinde. Üyelerin aynı insanlar olduğu düşünülürse çok da şaşırmamak lazım. On a Friday’deki müziği amatör bir ruhla ifade etmek gerekirse kafa karışıklığı da denebilir. On a Friday’den yola çıkarak Radiohead’in müzikal anlamda standart ilerleyen bir grup olacağını söylemek hayli güç.

86’ demonun 4. parçası - 88’ Woodworm - 90’ Union Street - 91’ Dungeon ve 91’ Manic Hedgehog

Sene 91 olduğunda On a Friday birçok demo kaydetmiş bir grup olarak EMI adlı şirketin dikkatini çeker ve Radiohead olarak isim değiştirir. Grubun ismi Talking Heads’in Radio Head adlı parçasından alınmıştır. Bu isimle 92’de Drill adlı bir EP kaydeder ve bu EP’deki şarkıların yer aldığı ilk LP albümü 93’te çıkar: Pablo Honey. Pablo Honey günümüz Radiohead’e nazaran On a Friday’e daha yakındır. Radiohead’in iplerini koparıp, On a Friday’de hafiften hissettirdiği alışılmışın dışı kafa yapısını tam anlamıyla yansıtmasına daha iki üç sene vardır. Bir başka deyişle Pablo Honey Radiohead albümünden ziyade daha çok bir On a Friday albümüdür.  Düz ve akıcı bir şarkı trafiğine sahip, kendi dönemindeki müziklerden çok ayrılmayan, bol akorlu gitarların yer aldığı bir tür rock müzik icra etmektedir. Radiohead’in müziğine en yakın öge kuşkusuz Thom Yorke’un ağdalı, uzayan, depresif tatta ilerleyen vokalleridir. Albüm tema olarak ise Thom Yorke’un kişiliği sebebiyle toplumdan dışlanmış hissetme, içe kapanıklık, izolasyon, karşılıksız aşk gibi konulara dayanır. Albümden çıkan ilk single Creep İngiliz müzik basınının dikkatini çeker ve gruba belli bir tanınırlık kazandırır. Fakat birçok önemli müzik yorumcusu albümü beğenmez, BBC radyo ise single’ı fazla depresif bulduğu için yayınlamaz.  93 yılı grunge müziğin dorukta, Cobain’in hayatta olduğu dönemler olması sebebiyle Radiohead de nasibini alır. Nirvana’yı kopyalıyor, Yorke Cobain’i taklit ediyor diye çok fazla eleştiri yöneltilir. Tüm bunlar sebebiyle Radiohead İngiltere’de bir tek üniversitlerde ve barlarda sahne alabilir. Öte yandan, Creep single’ı Amerika’da radyolarda çalınıp seviliyor ve grup Kuzey Amerika turuna çıkar. 150’den fazla konser verdikten sonra evine döner ve klasik Radiohead karakterinin belireceği ikinci albüm The Bends için Abbey Road Stüdyoları prodüktörü John Leckie ile albüm çalışmalarına başlar.

Mustafa Şardan

10 Aralık 2015 Perşembe

Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku

Öncelikle niçin bu kitabı seçtiğimizi birazcık anlatalım. Popüler kültürün gazabından sakınmaya çalıştığımız post-post-modern dünya halinde kitapların sinemaya uyarlanmasıyla, yazılan eserin atmosferinin dışına çıkılması işten bile değil. Bilahare diğer taraftan, kitaplardan uzaklaşmış nesle belki de bu eylemi sevdirmesi de olası. Bu kitabı seçmemizin ilk sebebi budur: filmden ziyade kitabın aslında nasıl bir atmosferde geçtiğine dair müzikleri aracı tutmak. İkinci bir sebebi ise, diğer kitaplardan biraz farklı olarak, müziklerin, şarkıların kitabın içinde yedirilmiş olması. Yani, bir olay karşısında arka planda çalan bir şarkının tarifi veya direkt ismi değil de, teşbih yoluyla şarkıların dile getirilmesi.

Bu sebepten şarkı isimlerini bu yazıda direkt olarak yazmadık. Onun yerine kitaptan alıntılar yaparak, o şarkıları okumanızı sağladık.

Feyza Arguç

Arabeskin ortasına, Tophane’yi mesken tutup usulca süzülüyoruz. Oradan biraz Türk Sanat Müziğinin etrafında dolanıp, mahalle jargonuyla söylenmiş şarkılara adım atıyoruz.

Bitirim, alaycı, arabesk istidatlı, ismi bilinmeyen, birinci sınıf bir kahraman olamayacak, hani belki ikinci veya üçüncü şahsı karşılayan bir tipleme ile çıkıyoruz yolculuğa. Yabancı bir şehirde yolunu kaybetmiş yabancı numarasına yatan, esnafa yol sorup, muhabbet eden, bir sohbetten kalkıp, sonraki sohbete kadar, içeriden sessizce o şarkıyı, Avaramu’yu, mırıldanan yırtık bir delikanlıyla…

“Duş aldım, tıraş oldum. Bir kahve yaptım kendime. Sigaramı sardım. Bir tek, şarkım türküm eksikti. O kadar kusur kadı kızında da olurdu. Zaten bu hayatta, her zaman bir şeyler eksikti. Ya da bana öyle gelirdi.”

Bu sözler, Turgut Uyar’ın Kaçak Yaşama Yergisi şiirini hatırlatıyor;

“Hiç umurumda değil yoksa yalnızlıklar, bozuk paralar, uzun boylu ay ışıkları,Gelip giden sarhoşluklar, sabahleyin yalnızYatakta az üşümek, hani insanın kendi kendini bulamadığı,Hatırlayamadığı saatler olur ya, işte onlar.Bir keresinde  böyle saatlerin birinde bir şarkı duymuştum da işimi gücümükoyup sokak sokak bir kadın aramaya çıkmıştım.…

Halbuki biliyorum biliyorum ama ne ben yokum ne onlar eksik…”

Hikaye içindeki hikayeye göre adam, kadını çok seviyor, sevdikçe ruhu büyüyor. Ruh eve sığmıyor. Sabahları kadından önce kalkıyor, şehrin uzak yerlerinden hikayeler topluyor ve sonra tekrar gece yarısı kadına geri dönüyor. Sonrasında ise hikayedeki kişilerin ilişkisi bir “çıt” sesi ile bitiveriyor. Hikayenin bizim hikayemizden ithal olup olmadığını okudukça kavrıyoruz. Ki Müzeyyen de bu durumu kendini anlatma aracı olarak görerek kahramanımızın aklını bulandırıyor.

Kitabın girişine yakın bir yerlerden, Orhan Gencebay’ın sesi, muazzam bir eleştiri birlikteliği ile duyuluyor:

“Hükümet kerhane önünden geçiyor, devlet erketeye yatıyor, vatandaşa da dut yemek düşüyordu.

Şarkıları, acil çıkış kapıları bulamayanların ve aramaktan vazgeçmiş olanların, koşulları yırtamadığı için kendini yırtmışların ruhlarında yer altı nehirleri gibi akan Samsunlu Orhan abim işi biliyordu: “Kula kulluk edene, yazıklar olsun.” Neticede Orhan abimin cümlesinde de bir “kul” mevzuu vardı ve bu laf ortada olduğu müddetçe, tilkilerim bana rahat vermezdi.”

Tophane’nin yaman bitirimlerinin arasına dalan kahramanımız Esnaflar Kıraathanesi’ne konuşlanıp etrafı kesmeye başlıyor. Bir yandan çalan “Satmışım anasını ben bu dünyanın” şarkısı ile meşgul olurken, diğer yandan tütününü sarıyor.

O anda etrafta olup biten tüm seslere odaklanıp, şarkıları ayrı ayrı yazmaktansa, yazarın yaptığı gibi paragraf içerisinde eritip aşağıya alıntılıyoruz;

“Semt, altıkol iskambil oynar gibi sinyaller, işmarlar, manyeller ile sessiz sedasız inliyordu ki, tüp gaz dağıtımı yapan bir kamyonet, hoparlöründen yayılan sinir bozucu bir melodi ile geçti. Hemen ardından rakip firmanın kamyoneti, kendi melodisi ile geçti. Semtin veletler korosu, “Oooo, ayıpsın ayıp!” nakaratı ile geçti. Nakarat, on metre yürüdü, “Ablanı alacağım, enişten olacağım, sana koca bulacağım” faslına geçti. Bastonlu dedeler, “Bu son fasıldır ey ömrüm, nasıl geçersen geç” ile geçti. Vakit geçti. Esnaflar Kıraathanesi’nin televizyonunda, Tütüncü Roza göğüsleri ile bir kadın şarkıcı ağır sahra topları gibi geçti. Geyik bakışlı iki turist ve boya sarışını bir fıstık geçti. Delikanlılar top üstünde kıza dönüp, su altı senkronize yüzücü vaziyeti alıp şarkıya geçtiler: “Kız hepsi senin mi?”. Boya sarışını fıstık, “Misafir ol gel bana, börekler açayım sana” edasıyla, hafif şıkıdım geçti. Görmüş geçirmiş, hayatın sırrına ermiş kadın sesli bir kız çocuğu, bakışı çakal bir taksicinin kaset çalarında gerçi: “Bana her şey seni hatırlatıyor.””

“Bir zamanlar sivil siyasi çalışan ağabeylerimin kullandığı, simsiyah, yılan gibi bir elli altı ile Samsunlu Orhan abim, ağır çekim, kayarak, süzülerek geçti: “Dünya bir dert hanesiyse, ben çilemi doldurmuşum, bir mektepse eğer hayat, ıstırapla okumuşum.”

“Tevellütü müsait olmayanlar dışında herkes, esas duruşa geçti. Şarkı, hepimizin halini hatırını sorup, veletlerden makas alıp, selam edip geçti. Ellerimizi kalplerimiz üstüne koyup, boyun kırıp, “Eyvallah abi,” dedik külliyen, “hürmetler abim benim.” Herkes adına acı çekmekle dönüşerek, artık abide halini almış Samsunlu Orhan abimden sonra, her şey eski haline geçti.”

“Film bitmiş de, herkes salondan çıkarken, aklı son sahneye takılı kalmış, koltuğuna çakılı adam ruhuyla baktım. “Ulan,” dedim, “bu milletin tarih kitabına ihtiyacı yok. Şarkıları peş peşe diz, koy kasete, ver radyodan…” Kışlanın önünde redif sesi ile başla, Çanakkale içinde vurul, az zamanda, çok işler başar, açık alınla on yılda çık, araya bir fokstrot, bir yurttan sesler korosu koy, Şişli’de bir apartmana takıl, yârin İstanbul’u mesken tutsun, görsün güzelleri seni unutsun, gurbet elde bir hal gelsin başına, “Yaşa! Var ol!” muhabbetiyle Harbiye önlerinden geç, deniz ve mehtap sorsunlar seni, mani olsun halini takrire hicabın, Kalamış’ta huzur ara, havanı al, ak güvercinler uçur, Gemerek’ten dön gel, sararsın rengi ruhsarın, kolbaşının kıratını şahlandır, geç arı, kovan, petek muhabbetine, sarı çiğdeme sor, bir de Nataşa patlat… Meraklısı varsa, aralara Elvis, Bitıls atsın, mevzuyu renklendirsin isterse.” (Meraklısıyız diye aralara serpiştirdik biz de)

“Hayatımız müzikaldi ya da bana öyle geliyordu. Müzik satsak köşe olurduk. Bıraksalar, “Saraçhanebaşı buz tuttu, Arap Kamil, Naciye’yi dost tuttu” ile, o olmadı mı, “Unkapanı’nda Hacıbaba’da oynacılar var, koymacılar var” ile dünya listelerine girerdik. Bırakmadılar. Soktular sınıflara, “Daha dün annemizin, çiçekli bahçemizin…””

Film montajcısı olup sonradan bu işi bırakıp yazmak isteyen bir adamın hikayesiydi bu, ancak yeni başlıyordu. Müzeyyen’e yazdığı hikayeleri anlatırken, Müzeyyen her bir hikayeye bilmem ne kitabında geçiyor buna benzer bir hikaye diyip kahramanımızın halet-i ruhiyesini yüksek dozajlı bir yok olma çemberi altına alıyordu. “Bir yerlerde, sesi mor hareli Müslüm abim söylüyor ya da bana öyle geliyordu: “Bu dünyada yerim, yokmuş yokmuş. Keşke bir yalan olsaydım, olsaydım.””

Müzeyyen değişik bir kadındı. Bu sebepten mi gitmişti?

“Aynadaki kadın benim zıttım,” demişti, “ben ne kadar ev haliysem o, o kadar sokak. Ben sokulgan isem, o başını alıp giden. Ben gündüzüm, o gece… Çapkın, güçlü, özgür.”

“Müzeyyen” dedim, “sende hicran yarasından derin yara var mı?” Verdiği cevabı alıp, suda eritip, yemeklerden sonra bir kaşık: “Ben böyleyim.””

Son olarak, akışın içerisinde bir şekilde yolları ayrılan Müzeyyen ile kahramanımıza Galata’nın diplerinden uzaktan uzağa bakarak şahitlik yapıyoruz;

“Müzeyyen,” dedim, kendi kendime, elimde Kürt börekleri ile dikildiğim kenardan, “çok güzelsin, çok.”

“Allah ruh güzelliği versin” dedi bir tarafım. “Gözler ruhun aynasıdır” dedi bir şarkı.

Müzeyyen’in, ilk zamanlarımızdaki bakışları ile çevresine gülümsediğini gördüm. “Bugün yine gönlümün bahçesinde gezindim” bakışlarını, “Sensiz sazın zevki mi var?” bakışlarını ve bitpazarı hamalının taşıdığı aynalı konsol önümden geçerken, kendi bakışlarımı: “Öyle bir derde giriftarım ki…”

Kilidin dile yuvasına otururken, tarifi imkansız bir ses çıkardı.

-bitse ne olur,

bitmese ne?-

8 Aralık 2015 Salı

Kurt Cobain – Montage of Heck

Yayınlanacağını duyduğumuz günden beri merakla beklediğimiz Kurt Cobain solo albümü Montage Of Heck: The Home Recordings 13 Kasım’da dinleyiciye sunuldu.

Albüm ismi, “X kuşağının sesi” olarak kabul edilen Kurt Cobain’in evde kaydettiği şarkı kolajları, radyo alıntıları ve kendi ses kayıtlarından oluşan bir kasete verdiği isimden gelmekte. Kaset içeriğinin yanına daha önce duymadığımız şarkılar da montajla dinlenebilir hale getirilerek eklenmiş.

Albümü dinlerken daha fazla keyif alabilmeniz içinse önerim önceliği aynı ismi taşıyan belgesele vermeniz olacak. Belgesel, sonrasında yayınlanan albüme tamamlayıcı bir nitelik kazandırmış. Dolayısıyla ilk olarak belgeseli izlediğinizde albüm içeriğini daha fazla özümseyebilir ve daha fazla tat alabilirsiniz.

Belgesel, Kurt Cobain ve Courtney Love’ın kızları Francis Bean Cobain prodüktörlüğünde ve yönetmen Brett Morgen tarafından hazırlanmış. Yönetmene tüm aile arşivine sınırsız erişim hakkı verilmiş ve yönetmen yaptığı bir açıklamada “200 saatin üzerinde yayınlanmamış müzik ve ses kayıtları, saymakla bitmeyecek ev kamerası görüntüleri ve 4.000 sayfanın üzerinde yazılar ve çizimler” ile karşılaştığını söylüyor. Buradan da anlaşılacağı üzere belgesel bugüne kadar Kurt Cobain ve Nirvana ile ilgili duyup, gördüklerimizden farklı olarak müzisyenin iç dünyası ve hayata bakış  açısını somut kanıtlarla ele alıyor.

Ayrıca belgeselde kasetin kayıt süreciyle ilgili olarak müzisyenin o dönemde birlikte kaldığı sevgilisi Tracy Marander şöyle söylüyor, “Bazen öylece oturup 4 saat Tv izlerdi.Bir şey üretmediğini düşünürsünüz ama bunu yaparken gitar çalıyor ve ya bir şeyler düşünüyor oluyordu. Sonra birkaç saatliğine gidip geldiğimde duvara bir resim veya karikatür çizmiş olurdu, bir şarkı yazıp kaydetmiş olurdu.”

Kısa ve uzun olmak üzere iki versiyonu bulunan albümü aşağıda bulabilirsiniz.

Aylin Şentürk

6 Aralık 2015 Pazar

Nadine Shah – Fastfood

İngiliz müzisyen Nadine Shah, geçtiğimiz yıllarda piyasaya sürdüğü iki single ve ilk albümü Love Your Dum and Mad (2013)’le etkileyici, aynı zamanda karanlık müziğini bizlerle tanıştırmıştı. Sosyal yaşamın ruh sağlığı üzerinde büyük bir etkisi olduğunu düşünen Shah’ın zihninde bu düşüncenin belirmesindeki en büyük etken yakın çevresinden iki arkadaşının kendi yaşamlarına son vermelerine tanıklık etmesi. Bu genç ölümler, sanatçının içinde derin yaralar açmış ve ilk çalışmalarında karanlık bir taraf olarak dışa vurulmuş.

İki yıllık bir aranın ardından, nisan ayında yeni albümü Fast Food’la dikkatleri üzerine çekmeyi başaran Shah’ın hipnotik sesi albümde yine ön saflarda yerini alırken, sade sözleri ve hüzün kokan güçlü müziği ise bu harika şarkıların en büyük dayanağı. Ölümün yıkıcı etkisinden kendini bir nebze olsun kurtaran sanatçı bu albümünde sevdiği ve sevildiği insanların portrelerini çizmeyi seçmiş. Müzik çevreleri Shah’ın müziğinin PJ Harvey ve Nick Cave’e olan benzerliği üzerinde dursa da bu albümle kendine özel hayran kitlesini genişletmeye başladığı aşikar.

İngiltere’nin küçük bir kasabasında Norveçli bir anne ve Pakistanlı bir babanın aşkı sonucu dünyaya gelen Nadine’nin şarkılarında, bu çok kültürlülüğü hissetmek mümkün. Çünkü albüm tıpkı farklı kültürlerle örülü bir şehirde gezmek gibi aynı anda farklı duyguları size tattırıyor. Bu duygu yoğunluğuna, bir de müziğe başlamasında büyük ilham kaynağı olduğunu söylediği Nina Simone melankolisi ve kalbinize işleyen bir ses eklendiğinde karşınıza dolu dolu bir hafif müzik albümü çıkıyor.

Doğa Göçük

Albüm için ise sizi şöyle alalım:

3 Aralık 2015 Perşembe

Trip 8

Sizi rüyalardan rüyalara sürükleyecek bir yayın hazırladım. Adım sanım Trip, tek amacım da rüya ile boşluk arasındaki duyguyu tam olarak verebilmek.

Başınıza geleceklerden de sorumlu olduğumu belirtmek isterim. Beklenmeyen bir durum olduğunda danışabilirsiniz.

Hadi o zaman sizi 8. kayıtla baş başa bırakıyorum.

evrim

Pawel Osmolski – Big BootsChelsea Wolfe – SurviveWarpaint – WarpaintLe Days – As Long As You WinSnow Ghosts – Angry Seas

28 Kasım 2015 Cumartesi

Caz 2

Umduğumuz çabuklukta olamasa da Caz’ın ikinci programıyla karşınızdayız.

Ben sevgili Evrim’in Caz 101 seviyesinden birkaç tık daha ilerideyim. Evrilen müzik zevki belki de biraz zaman önce, genişleyerek yeni ufuklara koşarken kulaklarıma çok sevdiğim bass ile beraber üflemelilerin kulak okşayıcı kadifeliği çalınmaya başladı. Duygularımı daha yoğun hissetmemi sağladı. Elimden geldiğince artık bu duygu sellerimi, enginlere sığamamalarımı bazen taşmalarımı sizlerle de paylaşmaya çalışacağım.

Umarız bu programı da beğenecek, “bu program daha sık yayınlansa” diyeceksiniz.

Deniz Özteoman

Lars Danielsson – PegasusIbrahim Maalouf – True StorySons of Kemet – The GodfatherThe Bad Plus – FlimTrio Elf – 746

26 Kasım 2015 Perşembe

Türkçe 13

Türkçenin 13. yayını ile tam olarak karşınızdayız.

Fazla ara verdik, az oldu ama öz oldu.

Cihan Mürtezaoğlu – Bitsin Bu DelilikCan Kazaz – Kalbin Yok Mu?Can Güngör – Silik DüşlerSakin – Kurtlu KuyuRehber – Gerçek

24 Kasım 2015 Salı

WhatsApp 4

WhatsApp hikayemiz güzelliğinden hiçbir şey kaybetmeden yoluna devam ediyor.

Bir adam dadandı whatsapp’ıma, günlerce hiç durmadan mesaj attı. Bulunduğu ortamın sahteliğinden, herkesin imaj peşinde koşmasından ve derin bir şeyler yaşayamamaktan bahsetti. Anlattı da anlattı. Aralarda giydiği kıyafetlerle çektiği pozları gönderip “Nasıl olmuş kanka, böyle dışarı çıkayım mı?” diye sordu. Dilim döndüğünce cevap verdim ve Bu Tarz Sensin‘e katılmaya ikna ettim. Bizim konsepti de tam olarak anlamamış ki arabesk bir kuple ile karşıma çıktı ama itiraf etmek gerekirse daha samimi bir şey duymadım ben. Mükemmel bir giriş ile başlıyoruz. Bu arada Kaan’cım “bir canın var ve o bizim olmasın lütfen” (şaka)

Hemen arkasından Emir ve Erim’den kendi parçaları geliyor, parçanın adı Camel. Ruhları tellendirmek için yazmışlar.

Programın devamında ise;

Kemal bizi Poor Misguided Fool ile 2001 yılına götürüyor.Oya Girl You’ll Be a Woman Soon ile Pulp Fiction günlerini hatırlatıyor.Bir diğer Kaan, sanırım kafası güzel iken keşfettiği bir parçayı paylaşıyor.Erkan, Allahını seven üstüme toprak atsın dedirten bir şarkı ile programa dokunuyor.Beyza‘dan da aşk için bir parça geliyor.

Ve ve ve benim iki gözümün nuru, beraber büyüdüğüm, benden 6 yaş küçük olmasıyla minik abilikler yaptığım, son 5 yılımı da düşünsel olarak beraber geçirdiğim kuzenimden bir şiir geliyor. Edip Cansever’den “Su Yanındaki Parklar”. Bir parça daha harcıyoruz gençliğimizden.

Son olarak da Zuhal, devlet dersinde öldürülmüş bütün canlar ve onların anneleri için istediği şarkı ile programı bitiriyor.

Yeni bir kayıtta görüşmek üzere.

Numarayı hatırlatıyorum: +90 555 575 22 44

Arada halimi hatrımı da sormayı unutmayın.Sevgiler

evrim

20 Kasım 2015 Cuma

Haberler

Yılı tamamlamaya yaklaşırken, birbirinden güzel şarkılar 2015 arşivimize girmek için can atıyordu. Biz de onlara izin verdik.

Öncelikle daha önce de tüyolarını verdiğimiz bir haberle başlayalım. Yedi yıllık sabırsız bekleyişin ardından The Last Shadow Puppets albümünün kayıtları tamamlandı. 2016 yılının Mart ayında yayınlanacağı haberlerini aldığımız albümle gelen turne haberi de cabası. İlk single için gözümüz yollarda.

Sıra ekim ayında çıkardıkları “Surrender” isimli albümün videolarını art arda yayınlayan İngiliz grup Hurts’de. Yaklaşık bir ay önce yayınladıkları “Wish” isimli video klibin ardından hız kesmeyen grup, albümün dördüncü videosu olan Wings’i de yayınladı.

“Paralyzed” isimli single’ı ile ortalığı kasıp kavuran gizemli grup Klyne, “Closer” isimli şarkısının video klibini de yayınladı. Gizemli dememizin sebebi ise grubun Hollanda kökenli olması ve bilinen tüm şarkılarının tekrar dinleme isteği uyandırması dışında henüz herhangi bir bilginin bulunmaması. İşin iyi yanı ise Nick Klein ve Ferdous Dehzad ikilisi hakkından daha fazla şey öğreneceğimiz günler yakın gibi görünüyor.

Grubun kurucularından olan Benjamin Curtis’in ani ölümünün ardından sessizliğe bürünen School Of Seven Bells, dördüncü ve son albümlerini yayınlayacağını açıkladı. “SVIIB” isimli albümle son kez hayranlarının karşısına çıkmaya hazırlanan grubun albümünden “Open Your Eyes” isimli şarkı yayınlandı.

18 Kasım 2015 Çarşamba

Takıntı 52

Takıntı, yayınlandığı dönem içerisinde takılıp kalınan, hastalık derecesinde dinlenen, çeşitli tarzlara sahip 5 şarkıyı kapsıyor. Dinleyiniz.

Cansu Oranç

Wand – Growing Up BoysReal Estate – Black LakeGirls in Hawaii – Words Are in the WoodMazzy Star – I’m Less HereTravis – Paperclips

16 Kasım 2015 Pazartesi

Kıyı Müzik Yazar Arıyor

İçerik üreten, konserler ve partiler düzenleyen Kıyı Müzik’te yazacak, çizecek, yeni şeyler üretecek kişiyi arıyoruz.

Kıyı’nın yayın akışında yer alan bağımsız (Indie, Indie rock vs.) müzikle ilgiliyseniz,Gelişmeleri takip ediyorsanız,Yeni albümleri heyecanla dinliyorsanız,Araştırayım, yazayım diyorsanız;

Müzikle ilgili herhangi bir haberi ya da albümü, sade bir dille yazıp, en sevdiğiniz müzisyenleri – grupları sıralayıp, editor@kiyimuzik.com adresine e-posta gönderebilirsiniz.

Kıyı’yı az biliyorsanız ya da hiç bilmiyorsanız mail atmadan önce sitede yer alan hem işitsel hem de yazısal içeriğe göz gezdiriniz.

Sadece uygun olan kişilere geri dönüş yapılacaktır.

Teşekkürler

11 Kasım 2015 Çarşamba

Frances Ha

Sizi Frances Halladay ile tanıştırmama izin verin. 27 yaşında, iri cüssesine rağmen kırılgan hareketlerle zaman zaman bizi hayrete düşüren, kendi koreografisini yaratarak sanatını sürdürmek isteyen bir dansçı. Hikayemize daha genelden baktığımızda, kendini gerçekleştirmeye çalışan, hayatı deneme yanılma yoluyla yaşayıp hep acemi kalmayı seçen, asıl hedefi mutluluk olan ve bu hedefe ulaşmaya çalışırken her türlü sakarlığa izin verip yine yaralarını kendi saran genç bir kadın. Dağınık odası, dağınık kıyafetleri, saçları, koşuşu ve ruhuyla mükemmeli aramadığını keşfettiğimiz Frances’in, fiziğine rağmen dansa devam etmek istemesi standartlara uyma kaygısı olmadığını anlatıyor.

Gösterişsiz, başkalarının ne düşündüğünü umursamayan, hiç konuşmasa bile bir odanın veya dünyanın öteki ucunda olan dostunu, sevgilisini bir başka boyutun algısında sevmeyi seven ve bu haliyle modern dünyanın kalıplarına uymayan. Flört edilemez (undateable)! Gündelik yaşamın gerekliliklerini yer yer görmezden gelen Frances’ı bir sahnede, Proust’u anlayabilmek için Fransızca öğrenip kitaplarını Fransızca okuması gerektiğini açıklarken izliyoruz. Haliyle(!), bu onu biraz da çekilmez, biraz daha flört edilemez bir kadın haline getiriyor. Aynı Frances’i, Noel’i kutlamak üzere ailesinin yanına giden, ritüellere eşlik eden, çocukluk hatıralarıyla vakit geçiren bir kadın olarak izlediğimiz sahne, ailesiyle yaşadığı yalıtık hayatın dış dünyanın akışına direnç göstermesinden dolayı Frances’in realiteye basmasını zorlaştırdığını düşündürüyor.

Frances rolünde izlediğimiz Greta Gerwig’e efsanevi Rock yıldızı Sting’in kızı Mickey Sumner eşlik ediyor, en yakın arkadaşı Sophie olarak. Film, Frances ve Sophie’nin çocuksu arkadaşlıklarını yansıtan karelerle açılıyor. Entelektüel, iyi görünümlü ve modern dünya insanı olan Sophie’nin kendi gerekliliklerinden uzaklaşırken dış dünyanın gerekliliklerine yaklaşıp mutsuzlaşmasını izliyoruz ve tabii bunun Frances’a yansımalarını. Aralarındaki mesafenin kıtalarca açılmasına rağmen bir davette farklı statülerde karşılaştıklarında, ayrıldıkları zamanki samimiyetle duygularını ifade edebildiklerini ve Sophie’nin Frances’in şefkatli kollarında, her zamanki gibi, sıkıntılarından anlık sıyrılmalar yaşadığını izliyoruz.

Frances Ha, hayatın kalıplarına sığmayan bir kadının kendi hikayesini yaratma çabası olarak siyah-beyaz karelerle ekrana yansıyor. Senaryosunu Greta Gerwig ile beraber, başka filmlerde de yol arkadaşlığı yaptığı Noah Baumbach üstleniyor. Tek başına aşkı değil, ilişkilerin metafiziğini sorgulayabileceğiniz filmde sık sık tebessüm edebilirsiniz, ama tam olarak bir komedi filmi olduğunu söyleyemeyiz.

Filmi daha değerli yapan yanı ise folk, rock, elektronik rock, soul, klasik müzik gibi pek çok türe yer verilen müzikleri. Özellikle Frances’in özgürlüğünü zirvesinde izlediğimiz iki sahne için seçilen şarkılar, anın duygusunu yansıtan sesler olarak görüntüyle özdeşleşiyor. Sokakları dans figürleriyle bezediği koşusuyla geçtiği sahnede kendisine eşlik eden efsanevi yıldız David Bowie’nin 1983’te yayımlanan Let’s Dance albümünün açılış şarkısı olan Modern Love ve yine bir özgürlük alanı yaratmak, Sophie ile ortak payda oluşturmak üzere çıktığı Paris yolculuğunun her aşamasında kinayeli vurgularla perdenin arkasından oyunu sabote eden yaramaz bir çocuk gibi yükselen, Hot Chocolate tarafından hayat verilen Everybody’s a Winner şarkısı filmin baş tacı. Paul McCartney’in 1980 yılında yayınlanan ikinci solo albümünün yeniden düzenlenmesiyle bonus olarak albüme eklenen Blue Sway, İngiliz Rock grubu T. Rex’in 1976 yılında yayınlanan 11. stüdyo albümü Futuristic Dragon albümünden Phil Spector izleri taşıyan şarkısı Chrome Sitar, Rolling Stones’un 1972’de yayınlanan Exile on Main St. albümünün açılış şarkısı olan Rock Off… gibi önemli kilometre taşları da filmle bütünleşmiş durumda.

Frances’ın yolculuğunun sese dönüşmüş haline tanıklık etmeniz için soundtrack albümünü sizinle paylaşıyoruz. Albümün üzerinizde bırakacağı etki filmin samimiyetiyle tamamlanacak.

Selcen Gerçek

7 Kasım 2015 Cumartesi

Sizinkiler 1

Yaklaşık 1 aydır; şu sıralar neleri ayıla bayıla dinlediğinizi sosyal medya kanallarımızdan sizlere soruyoruz.

Gönderdiklerinizin hepsini baştan sonra dinliyorum, bazılarını çok iyi biliyorum, bazılarını da ilk kez sizin sayenizde duymuş oluyorum.

Daha önce duymadığım ama ilk dinlemede beni çok etkileyen 5′liyi bir araya getirdim. Tek bir istisna var, o da Radiohead. O şarkıyı çok özlediğim için listeye girdi.

Şarkılar paylaşmaya devam.

Sevgiler

evrim

Manos Hadjidakis – The DayMichael Brook & Djivan Gasparyan – FreedomRadiohead – Packt Like Sardines In A Crushd Tin BoxHindi Zahra – The BluesNesrin Siphai – Her Mevsim İçimden Gelir Geçersin

5 Kasım 2015 Perşembe

Haberler (4 Kasım)

Bazı şarkılar vardır ki, hayatınızda yeri büyüktür. O şarkılarla tanıştığınız, kaynaştığınız anlar hafızanızda kendilerine narince yer bulurlar. Geriye dönüp bakınca şarkının hissettirdiklerinin arasında, onunla tanışma anınız da zihninizin bir köşesinden size göz kırpar. Kırpılan gözlerin içinde bizim de olacağımız bir hafta daha.

Yankı Yıldırım

Öncelikle Pink Floyd’un üyesi David Gilmour’un solo albümü olan “Rattle That Rock”da yayınlanan “The Girl In The Yellow Dress” in videosu ile renklere bulanıyoruz. Videoda yer alan her karenin elle çizildiğini söylemeden geçmek olmaz. Bu aheste şarkıyı videosu eşliğinde dinleyince topuk tıkırtılarını, miyavlayan kediyi, açılan şarap şişelerinin ve yanan sigaranın sesini çok yakınınızda hissediyorsunuz.

“İnsan kılığında dolaşan tanrı” lakaplı müzisyende sıra. Freddie Mercury’nin grubuyla birlikte yer aldığı son klibinden sahne arkası görüntüler. Grubun “Innuendo” isimli albümündeki “These Are the Days of Our Lives” isimli şarkısı için kamera önüne geçen Mercury hakkında gitarist Brian May’in “Freddie o kadar bitkindi ki, yüzündeki çöküntüyü saklayabilmek için bazen saatlerce makyaj yapıyor ve bir kadehi bile ancak iki eliyle tutabiliyordu.” dediği videoyu izlerken duygulanmamak imkansız.

Kanadalı müzisyen Grimes’in üç yıl aradan sonra beklenen albümünden haber var; “Art Angels”. Albümün çıkış tarihi 5 Kasım. “Flesh Without Blood/Life In The Vivid Dream” karşınızda.

Eylülde kendi isimlerini taşıyan bir albümle karşımıza çıkan İngiliz ikili Oh Wonder, “Without You” isimli şarkısının videosunu yayınladı. Önceki aylarda şarkılarına ulaşmada zorluk yaşadığımız grubun artık Spotify’da yer aldığını duymak ise sevindirici başka bir haber.

31 Ekim 2015 Cumartesi

WhatsApp 3

WhatsApp hikayemiz enteresanlığından hiçbir şey kaybetmeden yoluna devam ediyor.

Bu sefer kendimi de ilk kez ön plana atıyorum ve programa bir Travis yenilemesi olan Last Train ile başlıyorum. Yer yer vokali yuttuğum, yer yer gitarın tellerine dokunmadığım arada detone olduğum ama en önemlisi tatlı olduğum bir kayıt. Sizin gibi utangaçlıkla kendine güven arasında gidip gelen bir şekilde söylüyorum ben de: “Umarım sesimi ve şarkıyı beğenirsiniz“

Benden sonra Aybüke‘nin kendi parçası Yellow ile devam ediyoruz, bana email ile gelen bu kaydı haftalarca aklımdan çıkaramamıştım ki hala çıkaramıyorum.

Elif de bir sürprizle uzayı ve sizi, bize getiriyor. Selcen, mucizelere içtiği bir akşam kıyı ile nasıl tanıştığını anlatıyor. Cem bir post rock şarkısı ile modu tamamen değiştiriyor. Eda Kıyı’nın duygusal yönünü tekrar tekrar ortaya çıkarıyor.

ve son olarak da 29C isimli grup programımızı ve Kıyı’yı bir yerel radyo formatına sokuyor. Şarkı pop ama bir parıltısı var.

Yeni kayıtlarla devam edelim bu güzel işe.

Numarayı hatırlatıyorum: +90 555 575 22 44

Arada halimi hatrımı da sormayı unutmayın.Sevgiler

evrim

Evrim – Last TrainAybüke – YellowSkywatchers – Do you want to go to space young man?Coldplay – MagicEpigram – I’m Sorry, I’m LostAeon Spoke – The Fisher Tale29C – Bir Yer Yok

29 Ekim 2015 Perşembe

Trip 7

Sizi rüyalardan rüyalara sürükleyecek bir yayın hazırladım. Adım sanım Trip, tek amacım da rüya ile boşluk arasındaki duyguyu tam olarak verebilmek.

Başınıza geleceklerden de sorumlu olduğumu belirtmek isterim. Beklenmeyen bir durum olduğunda danışabilirsiniz.

Hadi o zaman sizi 7. kayıtla baş başa bırakıyorum.

evrim

Sexwitch – Ghoroobaa GhashanganAlina Orlova – UtromEditors – No HarmSebastien Schuller – Whiplash & GunSnow Ghosts – Circles Out Of Salt

22 Ekim 2015 Perşembe

Doğu 7

Sesini Ortadoğu ve Kuzey Afrika’dan alıp, yakından sakince izlediğimiz bu kadim coğrafyanın müziğini duyuran Doğu’nun 7. yayınını aşağıda bulabilirsiniz.

Ebru Sağlam

Egyptian Project – SoufiMaryam Saleh – W Leh Tenrebet?Khaled Mouzanar KyrieÌ – AllahYoussra El Hawary Babtesem – I SmileSouad Massi – RaouiMashrou’ Leila – Habibi

20 Ekim 2015 Salı

Kalben Miksi

Malum bu cuma günü gecemiz ve konserimiz var, Kalben’in parçalarını bir araya getireyim dedim.

Bu şarkılar burada yarım kalmasın geliniz, canlı da dinleyiniz cuma günü.

17 Ekim 2015 Cumartesi

Kıyı Müzik Gecesi ve Kalben

En son senenin başında iki yerli ismi ağırlayarak bir gece yapmıştık. Uzun bir aradan sonra yeni bir konserle karşınızdayız. 23 Ekim Cuma günü Kalben ile beraber Bronx Pi’de olacağız.

Konser öncesinde müzikler bizim elimizde olacak, sonrasında Kalben ve şarkıları, arkasından yine biz, biraz daha hareketli olarak cuma gecenizi esir etmeye çalışacağız.

Geliniz

Facebook etkinlik sayfası için tıklayınız

Biletler için tıklayınız

Banner Görseli (Yazılı olan): Esra BecanTab ve Banner (Kalben çizimi olan): Yaşar Vurdem

15 Ekim 2015 Perşembe

Takıntı 50

Takıntı, yayınlandığı dönem içerisinde takılıp kalınan, hastalık derecesinde dinlenen, çeşitli tarzlara sahip 5 şarkıyı kapsıyor. Dinleyiniz.

Lower Dens – CompanyAlamo Race Track – We Should Never Have Camped HerePVT – Only The Wind Can Hear YouArchive – Feel ItGhostpoet – That Ring Down the Drain Kind of Feeling (feat. Nadine Shah)

13 Ekim 2015 Salı

Ankara

Dağılmış pazar yerlerine benzerken memleket.Her sabah ayrı bir hüzünlü gelmeye başlamışsa,Masalar koyalım istiklal’e biz çözelim.Siyasetçiler kirli,Alalım masamızı koyalım İstiklal’e, Kale Meydanı’na, Dersim sokaklarına.Masaya bile gerek yok birbirimizinGözlerineBakabilsek çözülecek.Çözelim.İnsanlık daha fazla çözülmedenÇözelimNe olur..

Yıldıray Ata

Amber – Walking ThroughBig Star – HolocaustBoduf Songs – Great Wolf Of No TracksCalla – Love of IvahDot Hacker – RewireMy Brightest Diamond – Goodbye ForeverGravenhurst – PeacockViolent Femmes – Nothing Worth Living For

10 Ekim 2015 Cumartesi

Hangi Partiye Oy Vereceksiniz ve Neden?

WhatsApp hikayemize boyut atlatmak için sorularla geliyoruz.

Hadi şu sorunun cevabını arayalım; 1 Kasım seçimlerinde hangi partiye oy vereceksiniz ve nedeni nedir?

Sonra da kayıtları bir bütün halinde burada yayınlayalım. Aralara da şarkıları ekleyelim. (Bu kayıtta şarkı istemece yok, sadece düşünceler)

Deşifre edilmeyeceğiniz için özgürce açıklamanızı yapabilirsiniz. (Tabii ki anayasayı delmeden, rahmetli Turgut Amca‘nın dediği gibi “anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz” dediği gibi değil, ciddili)

Bakalım neler çıkacak ortaya, başarılı olacak mıyız?

Numaramız: +90 555 575 22 44

Arada halimi hatrımı da sormayı unutmayın.Sevgiler

evrim

8 Ekim 2015 Perşembe

Lower Dens – Escape From Evil

Lower Dens 3 yıl aradan sonra 3. albümüyle karşımızda. Jana Hunter’ın başını çektiği grup senenin en iyi indie albümlerinden birine sahip nazarımızda.

Bir önceki albümlerinde transhümanizm konularına fazlasıyla kafayı takmış olan grup, o kafaya şimdilerde kolay ulaşılamayacağını anlayıp tekrar insanlığın özüne ve gizemli yanlarına değiniyor.

Dinleyiniz.

6 Ekim 2015 Salı

Hipnoz Arkadaşlığı: Ólafur Arnalds & Nils Frahm – Loon

Ólafur Arnalds & Nils Frahm, tekil işlerinin yanı sıra 2011 yılından beri beraber de iş çıkartıyorlar. Sahnede doğaçlama müzik yaparak serüvenlerine başlayan ikili, ilk kayıtlarını 2012 yılında yayınlamışlardı.

Loon EP’si için stüdyoya giren ikili, çalışmalarını bir video ile de gözler önüne seriyor.

Piyano Piyano Bacaksız kayıtlarının vazgeçilmez ikilisini İstanbul’a geldiklerinde dinlemiş ve o doğaçlamaya şahit olmuştuk.

Video tam anlamıyla uykuluk. Albüm de ambient sularda geziniyor.

İkisini de aşağıda bulabilirsiniz.

3 Ekim 2015 Cumartesi

Glen Hansard – Didn’t He Ramble

“Ben çocukken, Bob’un merkezde olduğu kutsal bir üçlü vardı evimde; Leonard Cohen, Van Morrison ve Bob Dylan.”

Şarkılarının ilham kaynağını bu cümleyle açıklayan biri, elbette ki hayatına çok şey sığdırmış olmalıydı. Glen Hansard da bunu yaptı. Müziğe başladığı günden bugüne kadar birçok albüm ve single çıkarmış olan sanatçı, yaptığı soundtrack’lerle de filmlerde bizi yalnız bırakmadı.

İrlandalı gitarist, vokal ve hatta oyuncu olan Hansard’ın gurubu The Frames’ten bağımsız olarak ilk albümünü çıkarmasının ardından dokuz yıl geçmiş olabilir; ama geçen dokuz yıl gösteriyor ki, müzisyenin yaptığı işlere olan sabırsızlığımız hiçbir zaman etkisini kaybetmemiş.

“Didn’t He Ramble” isimli son albümüyle karşımıza çıkan Glen Hansard’la kendinizi sonbahar temalı bir atmosferde bulacaksınız.

Sanatçıyla ilgili yapılmış en güzel yorumla kapanış: “Baileys’ten daha tatlı olan bir şey varsa, o da Glen Hansard’tır.”

Yankı Yıldırım

1 Ekim 2015 Perşembe

Tür Saçmalatmaca 3

Tür saçmalatmacada 3. kayıt ile karşınızdayım.

Konuşacak kişi olarak sadece kendimi bulduğum bir zamanda, evde sıkıntıdan patlarken ortaya çıktı.Yalnızlığın hüznü ile umudun birleşimi.

Her Name is Calla yokluğu anlatırken, Wild Beasts umudu anlatıyor.

evrim

Oğuz Atay, Tutunamayanlar‘da söylüyor:

“- Herkes geçer diyor. Geçer mi Olric? Herkes ne bilir acımı. Herkes ne bilsin acımızı. Yaşar gibi yapmaktan, özlemez gibi yapmaktan, iyiymiş gibi yapmaktan.. Nefes alıp onu içimde tutmaktan, o nefeste boğulmaktan sıkıldım. Ki nefessizlikten değil, nefesten boğulmaktır marifetimiz Olric.

- Evet efendimiz

- Bana katıldığını bilmek güzel. Arada ses vermen güzel. İçimin sesi de olmasa ölürüm yalnızlıktan…”

Her Name Is Calla – Long GrassWild Beasts – Thankless Thing

29 Eylül 2015 Salı

Türkçe 12

Türkçenin 12. yayını ile tam olarak karşınızdayız.

Hazır okullar açıldı Türkçe dersleri başlasın.

Peygamber Vitesi – NasılDANdadaDAN – CenazeMor ve Ötesi – Gül KendineSakin – Yeni GeceKUAN – Var

24 Eylül 2015 Perşembe

Sabahattin Ali Şarkıları

Görüşleri sebebiyle katledilişinin ardından 67 yıl geçen, kısacık hayatında mükemmel eserler veren Sabahattin Ali’nin şiirlerinden bestelenen şarkılara yer veriyoruz.

Feyza Nur Arguç

Söze ilkin, Değirmen adlı öyküsünden alıntı yaparak başlayalım; “Siz sevemezsiniz adaşım, siz, şehirde yaşayanlar ve köyde yaşayanlar; siz, birisine itaat eden ve birisine emredenler; siz, birisinden korkan ve birisini tehdit edenler. Siz sevemezsiniz. Sevmeyi yalnız bizler biliriz.”

Dünya denilenin çilesi altında yaşanılan birçok acının yansıması illa ki sanatta vuku bulacaktı. Yazdığı bir şiir sebebiyle Sinop cezaevine gönderilen Sabahattin Ali orada Sandıkçı Şükrü denilen, Rizeli bir Robin Hood ile karşılaşıyor. Zülfü Livaneli ve Edip Akbayram tarafından bestelenen ve hemen herkesin bildiği “Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz” şiiri işte bu adam için, zenginden alıp fakire veren, fakirin hakkını gözeten bir eşkıya için yazılmış. Sanılanın aksine buradaki “Eşkıya” kelimesi, cümle içerisindeki öznemiz değildir; asıl özne “Eşkıya dünya”dır. Yani, eşkıya dünyada hükümdar barınmaz!

Refik Halit, Mustafa Suphi gibi birçok insanla tanıştığı Sinop cezaevinde kaldığı süre içerisinde, yine o meşhur dizeleri yazıyor Sabahattin Ali; “Geçmiyor Günler”. Ahmet Kaya tarafından bestelenmiş, Ahmet Kaya’nın yanında birçok kişi tarafından da ayrı ayrı söylenmiş şiir, Ali’nin hapis yattığı süre içerisinde yazılmış Hapishane Şarkısı isimli beş şiirden oluşan eserin üçüncüsüdür. Dışarıda mevsim baharmış/Gezip dolaşanlar varmış/Günler su gibi akarmış/Geçmiyor günler geçmiyor. Bu dizelerin, Ali’nin kaldığı koğuşun fotoğraflarına bakınca daha da anlamlı olması işten bile değil.

Hapishane Şarkısı eserinin en sonuncusu olan ve inancın, umudun, gücün, inadın ve dahası bütün sitemlerin topyekün sıkıştırılmış halde üzerimize üzerimize geldiği o meşhur şiirle devam ediyoruz; “Aldırma Gönül”. Başın öne eğilmesin/Aldırma gönül aldırma/Dertlerin kalkınca şaha/Bir küfür yolla Allah’a/Görecek günler var daha.” İlk olarak Kerem Güney tarafından bestelenen şiir, birçok isim tarafından söylenmiş. Edip Akbayram tarafından dile getirilen kısmında bildiğimiz üzere “Bir sitem yolla Allah’a” şeklinde söylenmiş olsa da, aslı “küfür yolla”dır. Karadeniz’in hemen kıyısında bulunan Sinop cezaevinin yüksek duvarları sebebiyle görünmeyen deniz sesinin hüznü ile yeniden okumalı bu dizeleri; “Dışarda deli dalgalar/Gelir duvarları yalar/Seni bu sesler oyalar…”

Kara Yazı, cezaevi yıllarından önce Sabahattin Ali’nin Konya’da öğretmenlik yaptığı sıralarda Nahit Hanım için yazdığı bir aşk şiiri. Nahit Hanım, diğer bir deyişle Nahit Fırat, ile 1920’lerin sonunda Yozgat’a öğretmen olarak tayini çıkmadan önce İstanbul’da tanışırlar. Can Yücel, Orhan Veli, Edip Cansever, Necip Fazıl Kısakürek, Ece Ayhan gibi birçok şairi kendisine aşık eden Nahit Hanım’a Sabahattin Ali de sırılsıklam aşık olur. Ancak aşkı karşılıksızdır, Nahit Hanım onu bir arkadaş gibi sever. Bunun üzerine birçok aşk şiiri yazan Sabahattin Ali’nin Kara Yazı şiiri Ahmet Kaya tarafından bestelenir. “Yalnız ona yar demiştik/Onda bir şey var demiştik/O bizi anlar demiştik/Böyleymiş kara yazımız…”

Yine Nahit Hanım için yazılan, Mehmet Teoman tarafından bestelenen ve “Ben Gene Sana Vurgunum” ismiyle Nükhet Duru’nun seslendirdiği “Eskisi Gibi” şiiri, her şeye rağmen aşka bağlılığın, ne olursa olsun, karşılık alınmamış olunsa bile yine yeniden ona olan vurgunluğun dile getirildiği müthiş bir şiir. Naylon zamanların naylon aşklarına inat yazılmış bir garip gönül erozyonu sebebi. “Gönlüm seninkine yârdı/Aynı şeyleri duyardı/Ayaklarımız uyardı/Ben gene sana vurgunum.”

1948 yıllarında üzerindeki yoğun baskı ve komünist avı nedeniyle yurt dışına çıkmaya çalışan Sabahattin Ali, yasal yollarla bunu başaramayınca garimeşru yollarla Bulgaristan’a geçmeye karar verir. Ona kılavuzluk edecek olan Ali Ertekin adlı kaçakçı tarafından “milli hislerini tahrik” gerekçesiyle sopayla başından vurularak öldürüldü. Ancak Ertekin’in yalnızca tetikçi olduğu, asıl katilin veya azmettirenlerin kimler oldukları hala muamma. Seneler önce yazdığı “Dağlar” şiirinin dizeleri de, cesedi bulunamayan, mezarı dahi olmayan Sabahattin’in, öldürüldüğü iddia edilen yere kızı Filiz Ali tarafından dikilen temsili mezar taşının üzerine yazıldı. Ali Kocatepe tarafından bestelenip, Sezen Aksu tarafından da dile getirilen şiir, sıkışmışlığı, isyanı, yalnızlığı öyle de güzel anlatır. “Başım dağ saçlarım kardır/Deli rüzgarlarım vardır/Ovalar bana çok dardır/Benim meskenim dağlardır”.

Sinop cezaevinden önce, 1932’de Konya cezaevinde yatan Sabahattin Ali, o yıllarda Ayşe Sıtkı’ya aşık olur. Ona yazdığı yetmişe yakın mektup “İki Gözüm Ayşe” adıyla kitap haline getirilmiştir. Ancak Ayşe Sıtkı da bu aşka karşılık vermez. Nükhet Duru’nun sesiyle ve yine Ali Kocatepe bestesiyle dile getirilen o güzel şiiri, Ayşe Sıtkı’ya gönderir; “Melankoli”. Ali Kocatepe tarafından son dize besteye dahil edilmez. Ne bir dost, ne bir sevgili/Dünyadan uzak bir deli/Beni sarar melankoli/Kafamın içersi ölür.

“Çocuklar Gibi” şiiri, Sabahattin Ali’nin en güzel şiirlerinden biri belki de. Yine Ali Kocatepe tarafından bestesi yapılmış ve Sezen Aksu ile dile getirilmiş. Şiirin ne zaman ve kim için yazıldığı çok net olmasa da, Sinop cezaevinde Ayşe Sıtkı için yazdığı düşünülmekte. Sevginin en masum, en mahzun ve en huzurlu halinin bu dizelerde olduğunu haddimize düşmeyerek vurgulayabiliriz. Başını göğsüme sakla sevgilim/Güzel saçlarında dolaşsın elim/Bir gün ağlayalım bir gün gülelim/Sevişen yaramaz çocuklar gibi…

“Leylim Ley” şarkısını ilkin besteleyen bildiğimiz üzere Zülfü Livaneli. Daha sonralarda başka sanatçılar tarafından da seslendirilen türkü, Sabahattin Ali’nin 1937’de askerdeyken yazdığı “Ses” öyküsünde geçer. Öykü kahramanı olan, yol inşaatında çalışan bir amele çocuk tarafından söylenen türkü, bilindiği gibi sosyalist camianın vazgeçilmez türküsü. Son dörtlükte geçen “yedi yıldır” söz öbeğinin aslı öyküde “sekiz yıldır” olarak geçer. “Sekiz yıldır uğramadım yurduma leylim ley/Dert ortağı aramadım derdime leylim ley/Geleceksen bir gün düşüp ardıma leylim ley/Kula değil yüreğine sor beni leylim ley…”

Yeniden hapishane yıllarına dönüyoruz. Hapishane Şarkısı beşlemesinin ilk şiiri olan “Göklerde Kartal Gibiydim”. Bestesi Ali Ekber Eren’e ait olup Edip Akbayram başta olmak üzere birçok sanatçı tarafından seslendirilmiştir. Beşlemenin gidişatına bakıldığında bile bu şiirin ilk olarak yazılması, bütün bir hüznün, çaresizliğin içerisine çekiyor bizleri. “Göklerde kartal gibiydim/Kanadımdan vuruldum/Mor çiçekli dal gibiydim/Bahar vaktinde kırıldım…”

Son olarak, yine Ahmet Kaya tarafından bestelenip yorumlanan “Kız Kaçıran” şiirine geliyoruz. Lirik duygularla yazılan şiirin hikayesi ve tarihiyle ilgili net bir bilgi yok ancak bir kız kaçırma hadisesinin anlatıldığı aşikar. “Peşime düştü takipler/Boynumu bekliyor ipler/Zeybekler seni ayıplar/Yürü yağız atım, yürü.”

Sözlerimize yine kendisinden bir alıntı yaparak son verelim;

“Hiçbir şey istemiyorum. Hiçbir şey bana cazip görünmüyor. Günden güne miskinleştiğimi hissediyorum ve bundan memnunum. Belki bir müddet sonra can sıkıntısı bile hissedemeyecek kadar büyük bir gevşekliğe düşeceğim. İnsan bir şey yapmalı, öyle bir şey ki… Yoksa hiçbir şey yapmamalı. Düşünüyorum: Elimizden ne yapmak gelir? Hiç… Sonra çıkıyorsun dışarı, bakıyorsun güneş hala tepede. Bir cigara yakıyorsun ve yıllardır kurduğun cümleyi bilmem kaçıncı kez kuruyorsun: Napalım, kısmet değilmiş…”

22 Eylül 2015 Salı

Yerli “Blonde Redhead” Remiksi

Kelis, Pet Shop Boys, Pink, Yasmin Hamdan, Azealia Banks gibi isimlere yaptiklari remixlerle tanınan Doruk Öztürkcan ve Orkun Tunç (Armageddon Turk) ikilisi, şimdi de gönlünü bizim çok sevdiğimiz bir gruba kaptırmış.

Blonde Redhead’in Dripping parçasını çok güzel bir hale getirmişler.

“Partimiz olsa da yakın zamanda dans etsek” dedirtecek cinsten

Dinleyiniz.

19 Eylül 2015 Cumartesi

Low – Ones & Sixes

Amerikalı indie-rock ve dream pop gurubu Low’un son stüdyo albümü yayınlandı. Özlememize çok fazla fırsat vermeksizin 1993’ten beri müzik çalışmalarına aralıksız devam eden grubun 11. stüdyo albümünde 12 tane şarkı yer alıyor. Canlı performanslarının oldukça başarılı olmasıyla bilinen grubu Ocak 2015’te İstanbul’da dinleme şansına erişmiştik.

Geç keşfedenlerin bu arayı kapatmak için soluksuz dinlediği, çoktan keşfetmiş olanların ise bencillik yapıp kendilerine sakladığı bir grup Low.

Yeni keşfediyorsanız çok güzel bir albümü yakaladınız, gününüzü güzelleştirecek.

Özellikle 2. parçaya dikkat: anlamıyorum anlamına gelen “No Comprende“

Yankı Yıldırım

17 Eylül 2015 Perşembe

Ne Oluyor? 1

Müzik müzik bir yere kadar, biraz da insanların seslerine, düşüncelerine kulak verelim. Bugün sokakta yürürken bir öğretmeni çevirip sohbet etmeye başladım bakın ortaya ne çıktı.

Şirin Payzın‘a rakip olarak ürettiğim programı gururla sunarım.

Bir gün karşınıza çıkarsam benimle konuşun.

evrim

15 Eylül 2015 Salı

Gece 8

Geceye dair bir şeyler söylemek adına hazırladığımız programın 8. yayınını aşağıda bulabilirsiniz.

The Rapture – InfatuationBoduf Songs – Great Anthem Of My YouthTobias Jesso Jr. – Bad WordsThe Soft Moon – TryThe Twilight Sad – In Nowheres

12 Eylül 2015 Cumartesi

Takıntı 49

Takıntı, yayınlandığı dönem içerisinde takılıp kalınan, hastalık derecesinde dinlenen, çeşitli tarzlara sahip 5 şarkıyı kapsıyor.Dinleyiniz.

My Brightest Diamond – WorkhorseAlamo Race Track – Safe HouseGhostpoet – Shedding SkinJosé González – Stories We Build, Stories We TellBlur – There Are Too Many Of Us

10 Eylül 2015 Perşembe

Ólafur Arnalds ve Alice Sara’dan Chopin projesi

Chopin projesi, çocukluğundan beri hayranı olduğu Chopin’in parçalarının neden farklı kaydedilmediğini sorgulayan Ólafur Arnalds ile piyanist Alice Sara’nın elinden çıkma bir proje.

Albüm bu senenin Mart ayında yayınlandı.

Geceleri başucu müziğiniz olarak birkaç ayınızda uykunuza ve rüyalarınıza eşlik edecek güzellikte.

Dinleyiniz

27 Ağustos 2015 Perşembe

Fraktal 6

Fraktal; çoğunlukla kendine benzeme özelliği gösteren karmaşık geometrik şekillerin ortak adı olarak geçiyor. Benzer parçaların birleşip aynı şeklin büyüğünü oluşturması. Kar tanesi örneğin.

Bu tanımdan yola çıkarak, benzer parçaların bir bütünü oluşturduğu kayıtlar hazırlamanın tam zamanı diyerek 6. programı buraya iliştiriyoruz.

Dinleyiniz.

Melis Alioğlu

Actor – Baby CriesThe Common Tongues – Solitary ThinkerPortugal The Man – Purple Yellow Red And Blue (The Chamanas Version)Borns – The EmotionGlass Animals – Wyrd

25 Ağustos 2015 Salı

Elektronik 7

Bağımsız rock, pop ve türevlerine fazlasıyla yer verdiğimiz radyomuzda Elektronik müziğe dair de bir şeyler söylemenin vaktinin geldiğini düşünüyoruz.

Ruh halimizi değiştirmeden, sevdiğimiz elektronik işleri ön plana çıkardığımız programın 7.sini aşağıda dinleyebilirsiniz.

Soundcloud çalışmıyorsa mixcloud üzerinden de dinleyebilirsiniz aşağıda.

Bodi Bill – PyramidingDM Stith – Thanksgiving Moon (Michna Remix)Glass Animals – Gooey (Gilligan Moss Remix)Ghost Culture – GiudeccaPerc & Passarella Death Squad – Temperature’s Rising

20 Ağustos 2015 Perşembe

Doğu 6

Sesini Ortadoğu ve Kuzey Afrika’dan alıp, yakından sakince izlediğimiz bu kadim coğrafyanın müziğini duyuran Doğu’nun 6. yayınını aşağıda bulabilirsiniz.

Elif Sözen

Ghalia Benali – Ya MsaferTania Saleh – ShouSans Garde – FouTamer Abu Ghazaleh & Ghassan Halwani – TakhabotHiba Tawaji – Herbane

15 Ağustos 2015 Cumartesi

Gece 7

Geceye dair bir şeyler söylemek adına hazırladığımız programın 7. yayınını aşağıda bulabilirsiniz.

Calla – TijerinaDot Hacker – RewireBeak> – DesertersGrandaddy – He’s Simple, He’s Dumb, He’s The PilotVic Chesnutt – Fodder On Her Wings

21 Temmuz 2015 Salı

Doğu 5

Sesini Ortadoğu ve Kuzey Afrika’dan alıp, yakından sakince izlediğimiz bu kadim coğrafyanın müziğini duyuran Doğu’nun 5. yayınını aşağıda bulabilirsiniz.

Elif Sözen

Tamer Abu Ghazaleh & Ghassan Halwani -TakhabotSoap Kills – AhwakMarjan Farsad – Porteghale ManAida Shahghasemi – BemanEmel Mathlouthi – Ma Lkit ​

16 Temmuz 2015 Perşembe

Takıntı 48

Takıntı, yayınlandığı dönem içerisinde takılıp kalınan, hastalık derecesinde dinlenen, çeşitli tarzlara sahip 5 şarkıyı kapsıyor.Dinleyiniz.

Sanırım deliriyorum ve onun kaydı

Thee Oh Sees – Rogue PlanetMuse – The HandlerPVT – TimelessEverything Everything – Yuppie SupperThe Phantom Band – Tender Castle

14 Temmuz 2015 Salı

Elektronik 6

Bağımsız rock, pop ve türevlerine fazlasıyla yer verdiğimiz radyomuzda Elektronik müziğe dair de bir şeyler söylemenin vaktinin geldiğini düşünüyoruz.

Ruh halimizi değiştirmeden, sevdiğimiz elektronik işleri ön plana çıkardığımız programın 6.sını aşağıda dinleyebilirsiniz.

The Toxic Avenger – In The BeginningEmika – FM AttentionJamie xx – Beat ForRöyksopp – Sordid Affair (Watermat Remix)Jon Hopkins – Open Eye Signal

11 Temmuz 2015 Cumartesi

Fraktal 4

Fraktal; çoğunlukla kendine benzeme özelliği gösteren karmaşık geometrik şekillerin ortak adı olarak geçiyor. Benzer parçaların birleşip aynı şeklin büyüğünü oluşturması. Kar tanesi örneğin.

Bu tanımdan yola çıkarak, benzer parçaların bir bütünü oluşturduğu kayıtlar hazırlamanın tam zamanı diyerek 4. programı buraya iliştiriyoruz.

Dinleyiniz.

Melis Alioğlu

Giriş:Carol Anne McGowan – Mad Girls Love Song

Champs – St. Peter’sCase Conrad – Copper ThiefThe National – About TodayEivor Palsdottir – Remember MeWandering Sons – Woods

4 Temmuz 2015 Cumartesi

Tür Saçmalatmaca 2

Tür saçmalatmacada 2. kayıt ile karşınızdayız. Sokakları arşınlarken iki şarkının birbirini takip etmesi ve mükemmel bir uyum sağlamaları ile ortaya çıktı. Karmakarışık hayatların karmaşık müziklerine gelsin.

DM Stith’in GMS parçasını Franz Ferdinand ve Sparks’ın birleşmesinden oluşan FFS grubunun Call Girl’ü takip ediyor.

Kaydın başında da Waking Life filminden bir sahne geliyor ve incecik bir mesajla:

Dünyada 6 milyar insan olduğu ve arttığı doğru olabilir. Bununla birlikte yaptıkların bir farklılık oluşturur. Her şeyden önce somut olarak bir farklılık yaratır. Diğer insanlar için bir farklılık yaratır ve bir örnek oluşturur. Kısaca, yani anafikir şurada asla kendimizin değerini küçümsememeliyiz ve kendimizi değişik güçlerin kurbanı olarak görmemeliyiz. Kim olduğumuzun kararını biz veririz.

2 Temmuz 2015 Perşembe

Aklıma Takılan: Waking Life

Bir keresinde bir arkadaşım şunu söylemişti: yapacağın en kötü hata, ‘hayatın bekleme odasında’ gerçekten de uyurken yaşadığını düşünmektir.Kurnazlık; senin uyanıkken sahip olduğun akıl yeteneklerinle, düşlerindeki sonsuz olanakları birleştirmektir.Eğer bunu yapabilirsen her şeyi yapabilirsin.

Hiç nefret ettiğin ve gerçekten de sıkı çalıştığın bir işin oldu mu? Uzun, sıkı bir çalışma günü. Sonunda evine gidersin yatarsın, gözlerini yumarsın. Ve birden kalkar ve farkına varırsın ki o gün boyu çalışma sadece bir rüyaymış.

İçine uyandığın hayatı asgari ücrete satmak yeterince kötüyken, şimdi bir de rüyalarını bedavaya alırlar.

Waking Life filminden alınma

30 Haziran 2015 Salı

Fraktal 3

Yeni bir programla karşınızdayız: “Fraktal”

Fraktal; çoğunlukla kendine benzeme özelliği gösteren karmaşık geometrik şekillerin ortak adı olarak geçiyor. Benzer parçaların birleşip aynı şeklin büyüğünü oluşturması. Kar tanesi örneğin.

Bu tanımdan yola çıkarak, benzer parçaların bir bütünü oluşturduğu kayıtlar hazırlamanın tam zamanı diyerek 3. programı buraya iliştiriyoruz.

Dinleyiniz.

Melis Alioğlu

My Brightest Diamond – Gone AwayOrion Rigel Dommisse – CaveLANKS – AureliaGörkem Han Jr. – OceanVaults – Losing Game

17 Haziran 2015 Çarşamba

Fraktal 2

Yeni bir programla karşınızdayız: “Fraktal”

Fraktal; çoğunlukla kendine benzeme özelliği gösteren karmaşık geometrik şekillerin ortak adı olarak geçiyor. Benzer parçaların birleşip aynı şeklin büyüğünü oluşturması. Kar tanesi örneğin.

Bu tanımdan yola çıkarak, benzer parçaların bir bütünü oluşturduğu kayıtlar hazırlamanın tam zamanı diyerek 2. programı buraya iliştiriyoruz.

Dinleyiniz.

Melis Alioğlu

Moto Boy – SomedayMassive Attack – Special CasesMIYNT – Baby One More TimeJulia Stone – Winter On The WeekendDavid O’dowda – Stretch My Bones

16 Haziran 2015 Salı

Haberler (15 Haziran)

Özlediğimiz birçok müzisyen sabırsızlığımızı duymuş olmalı ki bizi daha fazla bekletmekten vazgeçtiler.Yankı Yıldırım

Sevilen müzik grubu Beirut, 11 Eylül’de yayınlanacak albümle aynı ismi taşıyan çıkış şarkısı No No No’yu yayınladı. 2011 çıkışlı The Rip Tide’dan beri sessiz kalan Beirut’a sonunda kavuşuyoruz. No No No, kısa süreliğine dünyanın çok güzel bir yer olduğu hissini uyandıran klasik bir Beirut şarkısı.

Müzik hayatına 2009 yılında hızlı bir giriş yapan İngiliz grup Hurts, Happiness ve Exile adlı albümlerinin ardından yeni single olan Some Kind Of Heaven’ı yayınladı. Şarkıyı şu şekilde özetlemek mümkün: “Think Depeche Mode meets Kylie Minogue, but it’s so, so Hurts.”

Güzel haberlerden biri de yeni The xx albümünün bu yıl içinde yayınlanacak olması; ama ondan önce, grubun yetenekli üyesi Jamie xx’in ilk solo albümü olan In Colour’ı dinlemek isterseniz pişman olmazsınız. Elektronik müziğin son zamanlardaki en popüler isimlerinden biri olan Jamie xx’in son albümü bağımlılık yapacak cinsten. Dikkat etmenizi öneririz.

Sevilen müzisyen Ane Brun de 2015 yılında sessizliğini bozan kişilerden. Norveçli sanatçı, When I’m Free isimli albümünü 4 Eylül’de yayınlayacak. Albüm kayıtlarından ve stüdyodan görüntülerin de yer aldığı; albümden bir şarkı eşliğinde hazırlanan When I’m Free teaser’ına aşağıdan ulaşmanız mümkün.

9 Haziran 2015 Salı

Takıntı 47

Takıntı, yayınlandığı dönem içerisinde takılıp kalınan, hastalık derecesinde dinlenen, çeşitli tarzlara sahip 5 şarkıyı kapsıyor.

Dinleyiniz.

The Neighbourhood – SilverSohn – ParalysedLower Dens – To Die In L.A.The Phantom Band – Denise HopperArchive – Greater Goodbye

8 Haziran 2015 Pazartesi

Haziran Konserleri

Múm // 8 Haziran // CRR Konser Salonu

İzlanda’dan çıkmış nadide gruplardan biri Múm. Yumuşacık sesi ile Mr. Silla’nın vokallerine ve deneysel müziğe doyamayacağımız bir performans bizleri bekliyor olacak. Yaşadıkları coğrafya itibariyle İzlanda’dan çkmış grupların karanlık seslere karşılık Mum’un müziği daha sıcak ve aydınlık tınlıyor. 8 Haziran’da CRR Konser salonunda olacaklar. Kaçırmayın!

One Love Festival 14 // 13 – 14 Haziran // Life Park

İstanbul Haziran ayında dünyaca ünlü pek çok ismi One Love Festival kapsamında ağırlıyor. James Blake, Tom Odell, Metronomy, Hot Chip, Julian Casablancas + The Voidz gibi isimler başta olmak üzere pek çok sanatçının sahne alacağı festival bu yıl epey şenlikli geçeceğe benziyor. Türk isimlerden ise 123, Ringo Jets, The Away Days, Norrda, Can güngör ve Barış Demirel var.

Can Güngör // 17 Haziran // Beyoğlu Hayal Kahvesi

Can Güngör, uzun zamandır müzik piyasasında olan bir müzisyen. Son yıllarda kendi solo projesini yapmaya karar verdi ve şarkı yazarlığı ile de epey ses getirmiş durumda. Bu ay Beyoğlu Hayal Kahvesi’nde olacak Can’ın performansını kaçırmayınız.

Adamlar // 26 Haziran // Beyoğlu Hayal Kahvesi

Şarkıları, dijital ortamlarda paylaşılmaya başladıktan sonra özellikle Kadıköy ve çevresinde dillere dolanan grubun, hayata karşı olan samimi tavrı dinleyicisini mutlaka bir tarafından yakalıyor. Tanışmak isterseniz bu ay Beyoğlu Hayal Kahvesi’ndeler.

Orquesta Buena Vista Social Club // 26 Haziran // Harbiye Cemil Topuzlu Açık Hava Sahnesi

Grammy ödüllü Buena Vista Social Club albümünün çıkışının ardından kurulan orkestra, hala grubun en eski sanatçılarından oluşuyor. Orkestra, 16 yıllık serüvenin ardından bu yıl ‘Elveda Turnesi’ adı altında dünyanın pek çok yerini dolaşarak dinleyicilerine veda ediyor. Kaçırılmayacak bir deneyim!

Aslıhan Kabukçu

4 Haziran 2015 Perşembe

Trip 1

Yeni bir program sıkıntılardan sıkıntı beğendiğim bir dönemde ortaya çıktı. Sıkılmalar bana hep yaratıcılık olarak geri dönüyor, her işin artısı olduğuna da birkez daha inanmak durumunda kalıyorum.

Sizi rüyalardan rüyalara sürükleyecek bir yayın hazırladım. Adım sanım Trip, tek amacım da rüya ile boşluk arasındaki duyguyu tam olarak verebilmek.

Başınıza geleceklerden de sorumlu olduğumu belirtmek isterim. Beklenmeyen bir durum olduğunda danışabilirsiniz.

Hadi o zaman sizi kayıtla baş başa bırakıyorum.

Evrim

Jackson Scott – Sweet NothingLower Dens – I Get NervousPVT – Only The Wind Can Hear YouHomeshake – I’m Too YoungBoy Crush – Lizzy Locke

2 Haziran 2015 Salı

Fraktal 1

Yeni bir programla karşınızdayız: “Fraktal”

Fraktal; çoğunlukla kendine benzeme özelliği gösteren karmaşık geometrik şekillerin ortak adı olarak geçiyor. Benzer parçaların birleşip aynı şeklin büyüğünü oluşturması. Kar tanesi örneğin.

Bu tanımdan yola çıkarak, benzer parçaların bir bütünü oluşturduğu kayıtlar hazırlamanın tam zamanı diyerek ilk programı buraya iliştiriyoruz.

Dinleyiniz.

Melis Alioğlu

Her Name is Calla – Ragman RollHaux – HomegrownLANKS – Hold Me CloserKoda & Bijou – ThereEfterklang – Full Moon

1 Haziran 2015 Pazartesi

Doğu 3

Sesini Ortadoğu ve Kuzey Afrika’dan alıp, yakından sakince izlediğimiz bu kadim coğrafyanın müziğini duyuran Doğu’nun 3. yayınını aşağıda bulabilirsiniz.

Elif Sözen

Habib Koite – FatmaLuka – Hashrab HashishMohsen Namjoo – ToranjMay Nasr – لما التقيناMarjan Farsad – Khooneye Ma

26 Mayıs 2015 Salı

Gece 6

Geceye dair bir şeyler söylemek adına hazırladığımız programın 6. yayınını aşağıda bulabilirsiniz.

Glen Hansard – White SulfurBoduf Songs – My Continuing Battle With Material RealityLost In The Trees – VillainMy Brightest Diamond – Goodbye ForeverDouglas Dare – Clockwork

22 Mayıs 2015 Cuma

Elektronik 5

Bağımsız rock, pop ve türevlerine fazlasıyla yer verdiğimiz radyomuzda Elektronik müziğe dair de bir şeyler söylemenin vaktinin geldiğini düşünüyoruz.

Ruh halimizi değiştirmeden, sevdiğimiz elektronik işleri ön plana çıkardığımız programın 5.sini aşağıda dinleyebilirsiniz.

Emika – PretendRoyksopp – Something In My HeartNoir & Haze – Around [Solomun Vox Mix]Digits – Sarah (Pick a Piper Remix)Raffertie – Rain

18 Mayıs 2015 Pazartesi

Türkçe 10

Türkçenin 10. yayını ile karşınızdayız,

Dinleyiniz.

Frapan – Süper Akıllı RoketPeygamber Vitesi – Kırık Dağın ŞarkısıSapan – UktemPeyk – Yıkama KotAdamlar – Kapısı Kapalı

14 Mayıs 2015 Perşembe

Emika’dan Mini Miks

Son zamanlarda takılıp kaldığım, içinden çıkamadığım Çek asıllı İngiliz müzisyen Emika soundcloud sayfasından mini bir miks yayınladı.Şuraya ekleyelim, belki dans ederiz.

12 Mayıs 2015 Salı

Doğu 2

Sesini Ortadoğu ve Kuzey Afrika’dan alıp, yakından sakince izlediğimiz bu kadim coğrafyanın müziğini duyuran Doğu’nun 2. yayınını aşağıda bulabilirsiniz.

Elif Sözen

Azam Ali – FaithMashrou Leila – ObwaMaryam Saleh – WahdyNeyssatou – lla SelmaErik Truffaz & Mounir Troudi – Saloua​

11 Mayıs 2015 Pazartesi

Kiraz Tazele, Ruhları Tazele

bu küp benim hapishanemköşede çiçeğim, köşede ailemküpün altı duvarı varfloresan altında solmuş insanlardokuzdan beşe çalışıp, çalıştıkça alışıp yarışıyorumçalışıyorum hayatta kalmak için yaşımdan aşırıyorum

kiraz tazeleçayları tazelekiraz hayalleri tazelesizin oradan bir türkü söyletazeleruhları tazelekiraz umutları tazelesizin oradan bir türkü söyletazeleçayları tazelekiraz hayalleri tazelesizin oradan bir türkü söyle

yok patronun neşesiyok bugün pantolonumun ütüsüfaydalı olmuyormuşumaklım ayda mıymış, uzayda mıymış neofiste hapis ofiste, o pis ofiste hapis ofiste hapiskiraz kirazlık yap birazkiraz…

kiraz tazeleçayları tazelekiraz hayalleri tazelesizin oradan bir türkü söyletazeleruhları tazelekiraz umutları tazelesizin oradan bir türkü söyletazeleçayları tazelekiraz hayalleri tazelesizin oradan bir türkü söyletazeleruhları tazelekiraz umutları tazelesizin oradan bir türkü söyletazeleçayları tazelekiraz hayalleri tazelesizin oradan bir türkü söylesizin oradan bir türkü söyletazelesizin oradan bir türkü söyle

9 Mayıs 2015 Cumartesi

Mayıs Konserleri

ParkFest // 10 Mayıs // KüçükÇiftlik Park

Yaz geldi festivallerinin başını çeken ParkFest, güzel bir gün geçirmenize olanak sağlayacak her şeyi barındırıyor. Müzik, sanat ve kültür aktiviteleri, moda, tasarım ve alış-veriş. Sahne alacak isimler ise şöyle; The Dø, Kadebostany, Princess Chelsea, Kalben ve Nilipek.

Nu Park // 12 Mayıs // Babylon

Yurtiçinde ve yurtdışında önemli başarılara imza atmış grup sıradışı sahne performansıyla bu ay Babylon’da dinleyicileriyle buluşuyor. Sahnelerinde doğaçlamalar ve teatral şovlarla görsel-işitsel farklı sanat disiplinlerine yer vererek dinleyicileri her seferinde büyülemeyi başaran bir grup olan Nu Park’ı kaçırmayın!

Bonobo DJ Set // 15 Mayıs // Innpark

Elektronik müziğin öncülerinden olan Bonobo, solo dj set performansından 12 kişilik dev ekibiyle yaptığı canlı sahneleriyle müzikalite açısından kendi türünde her şekilde varlığını ispatlamış bir müzisyen. Elektronik müzik severlerin dikkatine, kendisi bu ay İstanbul’da!

Ah! Kosmos // 15 Mayıs // Salon İKSV

Türkiye’deki elektronik müzik piyasasının önde gelen isimlerinden olan Ah! Kosmos yeni çıkan albümleri Bastards’ın ilk konserini bu ay Salon İKSV’de veriyor.

Iyeoka // 16 Mayıs // Babylon

Soul, R&B ve Jazz’ın etkileyici sesi Iyoeka bu ay İstanbul’da! Simply the Falling şarkısıyla dikkat çeken sanatçının bu güne kadar çıkmış üç albümü var. ilk albümü Black and Blues’u 2004 yılında çıkaran Iyeoka üçüncü kez İstanbul’da konser vermeye hazırlanıyor. Keyifli bir gece bizleri bekliyor olacak.

Gevende // 20 Mayıs // Çevre Tiyatrosu

2000 yılında Eskişehir’de kurulan Gevende kurulduklarından bu yana çeşitli ülkelerde konserler vermiş bir çok festivale katılmış ve başarılı işlere imza atmış bir grup. Farklı akustiğe sahip mekanlarda konser vermeyi seven grup bu ay Çevre Tiyatrosu’nda yine özel bir konser verecek.

Adamlar // 20 Mayıs // Kadıköy Sahne

İlk albümleri Eylül 2014’te People Make Music etiketiyle yayınlanan grup son zamanlarda sık sık konserler veriyor. Bu ay da Kadıköy Sahne’de olacaklar.

Son Feci Bisiklet // 22 Mayıs // Bronx Pi

2012 yılında katıldıkları Be The Band yarışmasında ilk 10’a kaldıktan sonra beste çalışmalarını hızlandıran grup bir çok yerde konserler vermeye devam ediyor. Bu ay Bronx Pi’de!

Yüzyüzeyken Konuşuruz // 24 Mayıs // Garajistanbul

Yaptıkları müziği indie folk olarak isimlendiren grup 2011 yılından bu yana müzik yapmaya devam ediyor. Kısa bir süreliğine grubu dağıtmış olsalarda şu sıralar konserlerine tam gaz devam ediyorlar.

Aslıhan Kabukçu

8 Mayıs 2015 Cuma

Piyano Piyano Bacaksız 3

Derin uykuya dalmış olan programımız Piyano Piyano Bacaksız yeni seslerle birlikte geri döndü.

Çağdaş Klasik Müzik sanatçılarına yer verdiğimiz kaydın 3.sünü aşağıda bulabilirsiniz

Benim adım Evrim

Sylvain Chauveau – Arachneenne EncoreÓlafur Arnalds – Film CreditsEmika – Dilo 11Nils Frahm – FamiliarMax Richter – Sketchbook

4 Mayıs 2015 Pazartesi

Takıntı 45 (Deneysel Kafalar)

Takıntı, yayınlandığı dönem içerisinde takılıp kalınan, hastalık derecesinde dinlenen, çeşitli tarzlara sahip 5 şarkıyı kapsıyor.

Bu sefer 2015 yılında yayınlanan deneysel işlerden bir demet sunuyoruz.

Dinleyiniz.

Archive – RuinationDisappears – IrrealThe Soft Moon – WastingBoduf Songs – Modern OrbitaMount Eerie – Youth

27 Nisan 2015 Pazartesi

Takıntı 44

Takıntı, yayınlandığı dönem içerisinde takılıp kalınan, hastalık derecesinde dinlenen, çeşitli tarzlara sahip 5 şarkıyı kapsıyor.

Dinleyiniz.

Efterklang – I Was Playing DrumsDead Man’s Bones – Lose Your SoulLost In The Trees – Lady In White2:54 – RaptorMount Eerie – This

25 Nisan 2015 Cumartesi

Doğu 1

Sesini Ortadoğu ve Kuzey Afrika’dan alıp, yakından sakince izlediğimiz bu kadim coğrafyanın müziğini duyuran Doğu’nun ilk yayını aşağıda bulabilirsiniz.

Elif Sözen

Su akışının sesiVe dişi toprak kabuğu üzerine yıldız ışığının düşüş sesiVe aşkın yayılma sesiSes, ses, sadece ses kalıcıdır.

Füruğ Ferruhzad

Şarkı Listesi:Labess – DawinaSharq – Al Ouf Mash’alSoap Kills – WahchMohsen Namjoo – Yek Chasm O Sad NamYimkin Law – Et Maintenant On Va Où

20 Nisan 2015 Pazartesi

Gece 5

Geceye dair bir şeyler söylemek adına hazırladığımız programın 5. yayınını aşağıda bulabilirsiniz.

Blonde Redhead – Hated Because of Great QualitiesMy Brightest Diamond – Gone AwayYann Tiersen – KalaThe Dears – We Can Have ItViolent Femmes – Color Me Once

10 Nisan 2015 Cuma

Hip Hop 2

Daha önce hiç dinlemediğim, kulaklarımın almadığı bir tür olan Hip Hop‘a dair bir beğeninin oluşması Run The Jewels‘in geçtiğimiz sene yayınladığı ve listelerde en üst sıraları işgal eden Run The Jewels 2 albümü ile oldu.

Böylece hazırlanan programların arasına Hip Hop da yerleşti, ne sıklıkla hazırlarım bilmiyorum ama aralarda biraz küfürlü konuşmak güzel olacak gibi gözüküyor.

İkinci yayını aşağıda bulabilirsiniz.

The Neighbourhood – NSTYNCT ft. Skeme & OG MacoRun The Jewels – Close Your Eyes (And Count To Fuck) [Feat. Zack de la Rocha]Lil Wayne – Believe Me Ft. DrakeDr.Dre – Fuck YouDeath Grips – Get Got

9 Nisan 2015 Perşembe

Popüler 2 (Mart)

Yeni bir programımız daha yayında, bu sefer popüler olana, paylaştıklarımız arasından öne çıkanlara dokunuyoruz. Sosyal medya üzerinden (FB ve Twitter) paylaştığımız şarkıların sizler tarafından en çok beğenilen ve paylaşılanlarını sıraladık.

Mart ayında paylaştığımız şarkılardan en çok beğenilen beşini aşağıda dinleyebilirsiniz.

Sakin – Artık GelRadiohead – A Wolf At The DoorKings Of Convenience – Know HowBeirut – Gulag OrkestarJay Jay Johanson – Suffering

8 Nisan 2015 Çarşamba

Nisan Konserleri

Barıştık mı? // 9 Nisan // Salon İKSV

Barış Demirel, yetenekli bir trompet sevdalısı. Türk müziğindeki makamların yanında caz, avant-garde, ambient, rock gibi türleri başarılı bir şekilde sentezleyen müzisyen, kendi üslübü üzerine olan arayışlarını sergilediği performansıyla bu ay Salon İKSV’de sahne alıyor.

Douglas Dare & Greg Haines // 10 Nisan // Salon İKSV

Olafur Arnalds ve Nils Frahm gibi önemli isimlerle birlikte dünyanın çeşitli yerlerinde konser turneleri yapmış İngiliz besteci Douglas Dare bu kez Greg Hains ile İstanbul’da! Aynı gece arka arkaya konser verecek olan İngiliz bestecilerden Douglas Dare’in ritmik, piyano ağırlıklı ve içinde elektronik ögeleri barından müziğine karşılık, Greg Hains’in modern-klasik ve ambient bestelerini dinleyeceğiz. Douglas Dare ve Greg Hains ilginç bir kontrast oluşturacağa benziyor. Dinlenesi.

Daddy G // 17 Nisan // Roxy

Massive Attack’ın kurucu üyelerinden ve ‘Bristol Sound’un yaratıcılarından olan Grant Marshall sahne ismiyle Daddy G, dj performansıyla bu ay İstanbul’da olacak! Elektronik müzik dünyasında çok önemli bir yere sahip olan Daddy G, Tricky, Portishead gibi önemli isimlere de öncülük etmiş bir müzisyen. Kaçırılmayacak bir performans olacak gibi duruyor.

A Winged Victory For The Sullen // 17-18 Nisan // Salon İKSV

Amerikalı piyanist besteci Dustin O’Halloran ve yine Amerikalı besteci, ses mühendisi Adam Wiltzie’nin bir araya gelmesiyle oluşan A Winged Victory For The Sullen bu ay Salon İKSV’de sahne alıyor. İkilinin bir araya gelmesinden sonra yaptıkları ikinci albüm Atomos’un geçtiğimiz yılın en iyi ambient albümlerinden biriydi. Bazı önemli müzik yazarları “Sürükleyici ve kaçınılmaz ölçüde sinematik bir ambient harikası.” demiş.. O’Halloran’ın çağdaş klasik müzik üzerine yaptığı solo çalışmalar ve soundtrack albümlerinin üzerine böyle bir yorum çok yerinde.

AaRon // 18 Nisan // Babylon

Avrupa’da elektronik müziğin vazgeçilmezlerinden olan AaRon, Fransız müzisyen Simon Buret ve Olivier Coursier’in elektronik pop-rock projesi. ilk albümü Riding on Neverland 2007’de yayımladı. Bu albümde Billie Holiday’in ünlü Strange Fruite bestesinin bir yorumu da mevcut. Bu ay İstanbul dinleyicisine eğlenceli bir gece yaşatmak için Babylon’da olacaklar!

Thurston Moore // 22 Nisan // Babylon

80 ve 90’lı yıllara damgasını vurmuş Sonic Youth grubundan çok iyi tanıdığımız Thurston Moore bu ay Babylon’da sahne alıyor! Grubun solisti ve aynı zamanda gitaristi olan sanatçı 2011 yılında ilk solo projesiyle karşımıza çıkmıştı. Ardından 2014 ‘te 2. albümü The Best Day’i yayımlayan müzisyen bu albümde yeniden noise, grunge, punk ögelerini birleştirerek Sonic Youth ruhunu geri getirmeyi başardı. Kaçırılmayacak bir konser!

Adamlar // 22 Nisan // Beyoğlu Hayal Kahvesi

Son zamanlarda ismini sıkça duyduğumuz grup Adamlar bu ay yine Beyoğlu Hayal kahvesi’nde sahne alıyor. Bilenler bilir, bilmeyenler için ‘Halimden Konan Anlar’ grubunun yeni hali.

Son Feci Bisiklet // 22 Nisan // Bronx Pi Sahne

Ankara menşeili grup 2011 yılından bu yana müziklerini bizimle paylaşmak için konserler veriyor. Her dinleyeni bir tarafından yakalayabilen bir tarzları var. Canlı dinleme olanağı bu ay Bronx Pi’de sunulmuş.

The Away Days // 24 Nisan // Bronx Pi Sahne

2012’de kurulmuş olan Türk indie-rock, dream pop grubu The Away Days, yabancı basının fazlasıyla ilgisini çekmeyi başarabilmiş bir grup. Bu bağlamda müziklerini canlı dinlemek ve performanslarını deneyimlemek merakı uyanıyor insanın içinde.

The Notwist // 25-26 Nisan // Salon İKSV

Alman indie-rock grubu The Notwist bu ay Salon İKSV’de İstanbul dinleyicisiyle buluşmaya hazırlanıyor. Yaptıkları müziğin ilham veren elektronik tınıları, mis gibi vokalleri var. 91 yılından bu yana birçok albüm single ve EP çıkaran grup, Alman indie-rock gruplarının sembolü olarak gösteriliyor.

Yüzyüzeyken Konuşuruz // 27 Nisan // BKM Mutfak Sahne

Yüzyüzeyken Konuşuruz , genç bir şarkı yazarının video kamerayla kaydedip yayımladığı şarkıların internette yoğun ilgi görmesi sonrasında bir araya gelmiş bir grup. Şarkı sözleri herkesi içine alacak türden. Bu ay BKM Mutfak Sahne’de olacaklar.

Wovenhand // 28 Nisan // Garajistanbul

İlk albümünü 2002’de yayımlayan Amerikalı grup Wovenhand bu ay Garajistanbul sahnesinde olacak. Yaptıkları müzik daha çok country, folk-rock türlerinin barındırdığı elementlerin kombinasyonları gibi. Buğulu bir sese sahip olan David Eugene Edwards’ı gözleriniz kapalı dinleyeceksiniz!

Aslıhan Kabukçu

7 Nisan 2015 Salı

Bir Muse Delisinin Hatıra Defteri

Ali Bros: Muse’a gönlünü fazlaca kaptırmış adı sanı bilinmeyen bir amatör müzisyen. Muse’un 2001 yılında çıkarmış olduğu 2. albümü Origin of Symmetry’nin tamamını piyano ile çalıp, bir de üstüne Matthew’a yakın olan sesi ile tamamlamış ve ortaya mükemmel bir iş çıkarmış.

Sadece 5.6K olan dinlenme sayısı, daha fazlasını hak ediyor.

Muse dışında Radiohead, Coldplay, My Morning Jacket gibi grupları da yenileyen Ali’nin işlerini burada görebilirsiniz.

6 Nisan 2015 Pazartesi

The Soft Moon’un Anadolu Rock sevgisi

İşlerini sıkı takip ettiğim ve radyoda fazlaca yer verdiğim isimlerden biri olan Luis Vasquez, nam-ı diğer The Soft Moon, bugüne kadar benim çok az içine girdiğim Anadolu Rock müziği hakkında Dummy Mag’e bir liste hazırlamış.

Sağlam plak koleksiyoncusu olan Luis, nerede saykodelik plak varsa toplamaya çalışmış yıllarca. Anadolu Rock ile de aynı kafaya sahip arkadaşlarıyla bir araya gelip aldıklar plakları dinlerlerken tanışmış ve bu türe fazlasıyla gönlünü kaptırmış.

İlk olarak Selda Bağcan ile tanışan Vasquez, Arif Sağ’ın sesindeki acıyı dili bilmeden yakalamış bir isim. Erkin Koray’dan Barış Manço’ya uzanan seçkiyi aşağıda bulabilirsiniz.

Bu arada The Soft Moon’un yeni albümü Deeper birkaç gün önce yayınlandı. Post-punk’a ilgi duyanlar albümü kaçırmasın.

Evrim Cantimur

Selda Bağcan – YaylalarErkin Koray – Silinmeyen HatıralarNeşe Karaböcek – Yali YaliArif Sağ – Bu Ayrılık Neden OlduErsen – Garip GönlümEdip Akbayram – Anam Ağlar Başucumda OtururBarış Manço – DönenceBunalım – YollarŞakir Öner Günhan – Hop Tara Leylim Havası Yandı Pilav TavasıBeybonlar – Nenni

2 Nisan 2015 Perşembe

Bu Şehrin Çocuklarına İthaf

Bu şehrin mahzenleriİrin kokar, kan kokar.Şehrin mahzenlerinde,Cinayet var, ölüm var.

Anne girmem bu oyuncak dükkanınaOrda toplar, tayyareler, tanklar var.

Seviyorum soğut dalı atımıTekme atmaz, ısırmaz.

Ben yaşamak istiyorum,Bir ağac gibi,Serile serpile, boylu boyumca.

Karınca kararınca değil ama.

Anne girmem bu oyuncak dükkanınaOrda toplar, tayyareler, tanklar var.

Şiir: Cahit Irgat – Bu Şehrin Çocukları & İthafSeslendiren: Tuncel KurtizMüzik: Bolschewistische Kurkapelle Schwarz RotMiks: KulakKurdu Ohrwurm

31 Mart 2015 Salı

Takıntı 43

Takıntı, yayınlandığı dönem içerisinde takılıp kalınan, hastalık derecesinde dinlenen, çeşitli tarzlara sahip 5 şarkıyı kapsıyor.

Dinleyiniz.

Damien Rice – Volcano (Juniper studio version)Françoiz Breut – Marie-LiseTimber Timbre – Resurrection Drive, Part IISarah Jaffe – Sucker For Your MarketingEfterklang – Sedna

30 Mart 2015 Pazartesi

Türkçe 9

Türkçenin 9. yayını ile karşınızdayız,

Dinleyiniz.

Sakin – İlk YaraNekizm – Sular AkarRehber – Büyük SaatDaphead – Bende Bi’ Problem VarKalben – Saçlar

Görsel: Eda Üntürk

Söyleyemediklerimi nasıl anlatacağımı bilmediğim için, büyüyordum onlarla;büyüyordu,büyüyordu,büyüyorduher gün, her zaman.

17 Mart 2015 Salı

Takıntı 42

Takıntı, yayınlandığı dönem içerisinde takılıp kalınan, hastalık derecesinde dinlenen, çeşitli tarzlara sahip 5 şarkıyı kapsıyor.

Dinleyiniz.

His Name Is Alive – Reciprocal Tensions and Polarized ComponentsSohn – TempestEmika – FiltersThe Phantom Band – Everybody Knows It’s TrueTemples – Sand Dance

14 Mart 2015 Cumartesi

Popüler 1 (Şubat)

Yeni bir programımız daha yayına başlıyor, bu sefer popüler olana, paylaştıklarımız arasından öne çıkanlara dokunacağız. Sosyal medya üzerinden (FB ve Twitter) paylaştığımız şarkıların sizler tarafından en çok beğenilen ve paylaşılanlarını sıralıyoruz.

Şubat ayında paylaştığımız şarkılardan en çok beğenilen beşini aşağıda dinleyebilirsiniz.

Oi Va Voi – Yesterday’s MistakesSakin – Yağmur GüncesiGlass – Kimse BilmezDamien Rice – VolcanoTindersticks – Jism

7 Mart 2015 Cumartesi

Elektronik 4

Bağımsız rock, pop ve türevlerine fazlasıyla yer verdiğimiz radyomuzda Elektronik müziğe dair de bir şeyler söylemenin vaktinin geldiğini düşünüyoruz.

Ruh halimizi değiştirmeden, sevdiğimiz elektronik işleri ön plana çıkardığımız programın 4.sünü aşağıda dinleyebilirsiniz

Emika – Common ExchangeRoyksopp – SkullsThe xx – Crystalised (The Neon Lights remix)Caribou – Your Love Will Set You Free (c2′s Set U Free Remix)Todd Terje – Oh Joy

5 Mart 2015 Perşembe

Mart Konserleri

Dictaphone // 6 Mart90’ların sonunda kurulmuş Berlinli elektronik caz grubu Dictaphone 6 Mart akşamı Salon İKSV’de dinleyicileriyle buluşuyor. Grubun kurucularından Oliver Doerell Dictaphone’u karanlıkta ilerleyen bir canavar olarak tanımlıyor. Caz tınıları ve elektronik müzik öğelerinin harmanlanmasıyla oluşan Dictaphone’un karanlık dünyasına hepimiz davetliyiz.

Marek Hemmann // 6 MartMarek Hemmann, yine Berlinli bir elektronik müzik sanatçısı. Minimalist ve groovy tarzı ile dinleyicileri çabucak içine çekmeyi başaran sanatçı, techno sevenlere güzel bir gece yaşatacağa benziyor. Olay yeri Cue İstiklal..

No Clear Mind // 6-7-8-11 MartYunanistan’dan dünyaya açılan indie rock grubu No Clear Mind 2. kez Türkiye’de. Bu defa küçük bir Türkiye turnesiyle dinleyicilerinin karşısına çıkacak olan grup İstanbul, Eskişehir, İzmir ve Ankara’da sahne alacak. Dikkat yaptıkları müziği canlı olarak deneyimlemek zihninizin temizlenmesine, günlük kaygılarınızdan uzaklaşıp dev bir meditasyon yaşamanıza neden olabilir!

6 Mart / İstanbul / Peyote7 Mart / Eskişehir / Peyote8 Mart / İzmir / Beri Blues11 Mart Ankara / ODTÜ

Ayyuka // 7 Mart2007’de ilk albümlerini yayınladıktan sonra uzun bir ara veren Ayyuka 2. Albüm ‘’Kiracı Odaları’’ ile geçtiğimiz yıl geri dönmüştü. Alternatif sahnenin önemli isimlerinden Ayyuka 7 Mart Cumartesi gecesi Salon İKSV’de!

Adamlar // 9 Mart‘Halimden Konan Anlar’ grubundan tanıdığımız, bildiğimiz ‘Adamlar’. İlk albümlerini Eylül 2014’te dinleyicileriyle paylaşan grubu bu aralar sık sık sahnelerde görmekteyiz. Adamlar bu ay BKM Mutfak Sahne’de sahne alacak.

Peyk // 11 Mart90’lı yılların başından beri müzik yapan grup 2014 yılında yaptıkları ‘’Teslim Olma’’ albümüyle en iyi yerli albümler arasına girmeyi başarmıştı. Kendilerini günden güne yenileyen grubu bu ay Babylon sahnesinde izleyeceğiz.

Kalben ve No Land // 13 MartSofar Sounds’la parlayan isimlerden Kalben ve No Land bu ay Salon İKSV’de sahne alıyor! İki konser bir arada keyifli bir akşam yaşamak isteyenler için kaçırılmayacak bir fırsat!

Mark Lanegan // 18 MartEtkileyici bariton vokalleri, karanlık şarkı sözleri ve mütevazi kişiliğiyle Mark Lanegan İstanbul’da. Sanatçı ‘90lı yılların başında ilk solo albümünü yaptıktan sonra birçok başarılı işe imza attı. Belle & Sebastian grubundan tanıdığımız Isobell Campbell ile yaptığı albümleri özellikle dikkat çeken sanatçının çalışmaları saymakla bitmeyecek türden. Kendisi 18 Mart gecesi Salon İKSV’ de olacak.

Can Güngör // 18 MartUzun zamandan beri davulcu ve aranjör/prodüktör kimliğiyle müzik piyasasında ismini duyuran Can Güngör, geçen yıl kendi şarkılarını kaydetmek üzere stüdyoya girdi. Iki şarkılık bir EP yayınladıktan sonra dikkatleri üzerine çekmeyi başaran müzisyen 18 Mart’ta Beyoğlu Hayal Kahvesi’nde sahne alacak .

Lara Di Lara // 20 MartElektronik indie müzik grubu 123’ün vokalisti Dilara Sakpınar kariyerine kendi müziğini yaparak devam etmeye karar verenlerden. Lara Di Lara solo projesiyle Dilara Sakpınar bu ay Salon İKSV’de sahne alacak.

Aslıhan Kabukçu

3 Mart 2015 Salı

Türkçe 8 (Garip Kafalar)

Türkçenin 8. yayını ile karşınızdayız.

Bu sefer garip kafaları bir araya getirdik,

Dinleyiniz.

Evrim Cantimur

KulakKurdu Ohrwurm – Bu Şehrin Çocuklarına İthafİsmail Abi – Bu acı geçiyor mu?Tuna feat. Şule – Ruhumİnan Aran – İçmeyecektinMezar Turizm – Yalnız Başına Ne Yapabilir Artık

28 Şubat 2015 Cumartesi

Emika – Klavirni (2015)

Şu sıralar fazlasıyla takılıp kaldığım Çek asıllı İngiliz müzisyen Emika, daha önceden yayınladığı 2 elektronik türde albümün yanına solo piyano bir albüm ekledi.

İngiliz plak şirketi Ninja Tune’dan ayrılıp kendi plak şirketini kuran Emika, özgürlüğünü adeta farklı bir türde albüm yayınlayarak kutluyor.

Albümü çocukluğunun geçtiği evde ve piyanosunda kaydeden sanatçı, ilham kaynağı olarak Çek besteci Leoš Janáček’i ve eve dönmüş olmanın huzurunu gösteriyor.

Emika bir virtüöz değil belki ama duygusunu çok yalın bir şekilde aktardığı albüm baştan sona su gibi akıyor ve birçok düşünceyi kulaklarınızın önüne getiriyor.

Dinleyiniz.

26 Şubat 2015 Perşembe

Gece 4

Geceye dair bir şeyler söylemek adına hazırladığımız programın 4. yayınını aşağıda bulabilirsiniz

Faultline feat. Chris Martin – Where Is My BoyGrandaddy – So You’ll Aim Toward The SkyTravis – Last TrainThis Is A Process Of A Still Life – Dead IssueRadiohead – Fitter Happier

23 Şubat 2015 Pazartesi

Takıntı 41

Takıntı, yayınlandığı dönem içerisinde takılıp kalınan, hastalık derecesinde dinlenen, çeşitli tarzlara sahip 5 şarkıyı kapsıyor.

Dinleyiniz.

Efterklang – Full MoonTimber Timbre – Curtains?!BRNS – Void2:54 – SleepwalkerWarpaint – Disco/Very

20 Şubat 2015 Cuma

Otto A Totland – Pinô

Norveçli grup Deaf Center’ın yarısı olan Otto a Totland ilk albümünü 2014 senesinde yayımladı ve çağdaş klasik müzik türünde az sayıda yer alan albümler arasında ön plana çıktı.

Otto, küçükken okulda piyano çalmayı denemiş ama eğitim sisteminin dayatmacılığından sıkılıp bırakmış, sonrasında ise kendi yolunuz çizerek piyano öğrenmeye ve çalmaya başlamış.

18 parçanın uyum içerisinde sıralandığı albümde şarkı geçişlerini anlayamayıp, albüm sonunda ses kesildiğinde bittiğinin farkına varıyorsunuz.

Albüm sizi bulunduğunuz zamandan ve mekandan uzaklaştırıyor,

Dinleyiniz.

18 Şubat 2015 Çarşamba

Özgecan Aslan

Aklımın birçok düşünceyi aynı anda gözümün önüne getirdiği ve bundan dolayı nereden başlayacağımı bilemediğim için böyle konularda elim yazıya gitmiyor.

Derdimi seslerle ifade etmek adına Özgecan için bir ağıt hazırladım.

Öfkenin ötesine geçerek, olayın ne olduğuna ve neler yapılabileceğine dair düşünmemiz ve bu uğurda çalışmamız gerekiyor.

Geleceğimizi kurtaralım.

Evrim Cantimur

Erik K Skodvin – Pitch DarkYann Tiersen – Mouvement IntroductifÓlafur Arnalds – 3326Endless Melancholy – A Song For DreamingGodspeed You Black Emperor – East Hastings (Piano Cover)Stina Nordenstam – And She Closed Her EyesOnur Özdemir – Bahar Sunağı

Görsel: Michał Janowski – There Is Soft

12 Şubat 2015 Perşembe

Piyano Piyano Bacaksız 2

Derin uykuya dalmış olan programımız Piyano Piyano Bacaksız yeni seslerle birlikte geri dönüyor.

Geçmişte yaptığımız 37 program sonunda, artık sesleri ayırt edemeyen kulaklarımızı dinlendirdik, mevsimin de yardımıyla kaldığımız yerden minik minik devam edelim.

Çağdaş Klasik Müzik sanatçılarına yer verdiğimiz kayıt 2. yayınıyla aşağıda,

Dinleyiniz.

Evrim

Otto A Totland – FrostSylvain Chauveau – BlancBruno Coulais – Les Temps des DécouvertesAndrew Hewitt – The Double Theme Version 1Röyksopp – Caramel Afternoon

10 Şubat 2015 Salı

Hip Hop 1

Daha önce hiç dinlemediğim, kulaklarımın almadığı bir tür olan Hip Hop‘a dair bir beğeninin oluşması Run The Jewels‘in geçtiğimiz sene yayınladığı ve listelerde en üst sıraları işgal eden Run The Jewels 2 albümü ile oldu.

Böylece hazırlanan programların arasına Hip Hop da yerleşti, ne sıklıkla hazırlarım bilmiyorum ama aralarda biraz küfürlü konuşmak güzel olacak gibi gözüküyor.

Dinleyiniz.

Run The Jewels – Oh My Darling Don’t CryThe Neighbourhood – ToEl-P – Request DeniedNecro ft. Charles Manson – Creepy CrawlNas – Memory Lane (Sittin’ in da Park)

7 Şubat 2015 Cumartesi

Şubat Konserleri

Şubat ayında İstanbul’da konser verecek sanatçılardan oluşan seçkimizi ve konser detaylarını aşağıda bulabilirsiniz.

06 Şubat CumaSalon İKSVSleep Party People

Mojo BeyoğluPeyk ve Adamlar

07 Şubat CumartesiSalon İKSVKorhan Futacı ve Kara Orkestra

13 Şubat CumaVolkswagen ArenaMogwai

Salon İKSVSoap&Skin

27 Şubat CumaSt. Antuan KilisesiGevende

Salon İKSVModdi

6 Şubat 2015 Cuma

Takıntı 40

Takıntı, yayınlandığı dönem içerisinde takılıp kalınan, hastalık derecesinde dinlenen, çeşitli tarzlara sahip 5 şarkıyı kapsıyor.

Dinleyiniz.

Evrim Cantimur

4 Şubat 2015 Çarşamba

Yüzyüzeyken Konuşuruz – Otoban Sıcağı

İlk albümlerinden sonra arayı pek açmayarak yüzümüzü güldüren Yüzyüzeyken Konuşuruz‘un ikinci stüdyo albümü Otoban Sıcağı geçtiğimiz Kasım ayında yayınlandı.

Grubun varlığı 2011 yılına dayanıyor. Önceleri sadece bir gitar ve kamerayla çıkılan bir yoldu, daha sonra Birkaç Yıl Sonra Utanılacak Şarkılar isimli bir mini albüm yayınlandı ve oldukça ilgi gördü.

2013 yılında ilk albümleri Evdekilere Selam ile tanıştık. Bu albüm dinleyicilerine çay ve samimiyeti çağrıştırıyordu. Grubun hem kurucusu hem vokali olan Kaan Boşnak, edebiyata olan ilgisini şarkı sözlerine yansıtmış, İkinci Yeni akımını hatırlatmıştı bize. Kendilerini gayet net tanımlayan şöyle bir cümleye rastlıyoruz:

“Yüzyüzeyken Konuşuruz, metropolün içinde sıkışmış; kayıp bir kuşak olma tehlikesinin eşiğinde büyümüş iki genç insanın anlattığı hikayelerden oluşan şehirli bir lirik müzik grubudur.”

Otoban Sıcağı’nın alt yapısı biraz daha farklı. İlk albüm daha akustik ve sakinken, yeni albüm biraz daha hareketli ve renkli. Albümde eski şarkıların yeni versiyonları davul, elektro ve bas gitarla renklendirilmiş halde karşımıza çıkıyor.

Kendi deyimleriyle “Yüzyüzeyken Konuşuruz adlı futbol takımı” yaptıkları müziği indie folk olarak tanımlıyorlar. Albümdeki tüm parçaların sözleri ilk albümde olduğu gibi yine Kaan Boşnak’a ait, vokalin yanı sıra akustik gitarda da yer alıyor kendisi. Elektro gitarda Engin Sevik, davulda Can Kalyoncu, bas gitarda ise yeni değişiklikle Canberk Ünsal yer alıyor.

“Neden Otoban Sıcağı?” sorusuna da, “Albüm aşamasında çok fazla turnemiz vardı ve hep başka şehirlerde, şehirlerden çok yollardaydık, otobanlarda yani. Albüm de yollarda gelişti ve ortaya çıktı.” yanıtını görüyoruz. Gerçekten de tam bir yolculuk albümü.

Dinleyiniz.

Müge Akçağlar

29 Ocak 2015 Perşembe

Gece 3

Geceye dair bir şeyler söylemek adına hazırladığımız programın 3. yayınını aşağıda bulabilirsiniz

Evrim Cantimur

No Clear Mind – Alone and TogetherPiano Magic – Saint MarieGlen Hansard – Talking with the WolvesJason Lytle – I Am LostThis Is A Process Of A Still Life – All My Blessings Are A Curse

26 Ocak 2015 Pazartesi

Tür Saçmalatmaca 1

Karmakarışık hayatların karmaşık müziklerine ithafen.

Bir anda şarkıların birbirini takip etmesi ve kafada şimşeklerin çakması sonucu,

Opera ile Hip-Hop birlikteliği, buyrunuz;

Emika – Hush (Interlude) feat. Michaela ŠrůmováRun The Jewels – Blockbuster Night Part 1

21 Ocak 2015 Çarşamba

Şarkılarınızı İstiyoruz

Müzisyenseniz ve bir şeyler üretiyorsanız onları bizimle de paylaşın, beğendiklerimizi, takıldıklarımızı, rüyamıza girenleri radyomuzda döndürelim, soundcloud’umuza ekleyelim, paylaşalım, hep beraber sevelim.

Şarkılarınızı iletisim@kiyimuzik.com adresine gönderebilirsiniz.

Bekliyoruz.

20 Ocak 2015 Salı

Elektronik 3

Bağımsız rock, pop ve türevlerine fazlasıyla yer verdiğimiz radyomuzda Elektronik müziğe dair de bir şeyler söylemenin vaktinin geldiğini düşünüyoruz.

Ruh halimizi değiştirmeden, sevdiğimiz elektronik işleri ön plana çıkardığımız programın üçüncüsünü aşağıda dinleyebilirsiniz

Evrim Cantimur

The Acid – GhostEmika – Drop the OtherPopulous – Dead SeaLost in the Trees – Sun (Marijuana Deathsquads Remix)Kiasmos – Swayed

17 Ocak 2015 Cumartesi

Kıyı Müzik Konseri – Astrofella ve İki Direk Arası Temaşa

Birinci yılımızda yurt dışından getirdiğimiz gruplarla konserler düzenledik, ikinci yılımızı partilerle geçirdik, üçüncü yılımızda ise partilerin yanına, fazlasıyla sevdiğimiz, işlerine radyomuzda ve programlarımızda yer verdiğimiz yerli gruplarla konserleri de ekliyoruz. İlk konserimizi 30 Ocak Cuma günü Astrofella ve İki Direk Arası Temaşa ile Roxy İstanbul’da gerçekleştiriyoruz.

Facebook etkinlik sayfasına katılan veya iletisim@kiyimuzik.com adresine ismini yazdıranlardan ilk etkinliğimize özel olarak giriş ücreti almayacağız.

Konserlerin öncesinde de setimizle salınmanızı, sonrasında da biraz dans etmenizi sağlayalım.

Geliniz, yanımızda durunuz.

Aşağıda iki grubun şarkılarından oluşan kaydı dinleyebilirsiniz.

Astrofella – Visitorsİki Direk Arası Temaşa – RoughAstrofella – Sailingİki Direk Arası Temaşa – Elina Löwensohn

14 Ocak 2015 Çarşamba

Kıyı Müzik Yazar Arıyor

İçerik üreten, konserler ve partiler düzenleyen Kıyı Müzik’te yazacak, çizecek, yeni şeyler üretecek ve bütün süreçlerde yer alacak kişileri arıyoruz.

Kıyı’nın yayın akışında yer alan bağımsız (Indie, Indie rock vs.) müzikle ilgiliyseniz, gelişmeleri takip ediyorsanız, yeni albümleri heyecanla dinliyorsanız, araştırayım, yazayım ve kendimi geliştireyim diyorsanız;

Müzikle ilgili herhangi bir haberi ya da albümü, sade bir dille yazıp, en sevdiğiniz müzisyenleri – grupları sıralayıp, editor@kiyimuzik.com adresine e-posta gönderebilirsiniz.

Bloğunuz varsa linkini de paylaşın lütfen.

Size fikir vermesi açısından sitede yer alan içeriğe göz gezdirmenizin de faydası olacaktır.

13 Ocak 2015 Salı

Ses – 4

Programımız “Ses” adı üstünde sesin, vokalin peşinden koşan bir program.

Dinlediklerimizin içinde sesin oluşumundan kulağımıza gelene kadar çeşitli hikayelerine ve üzerimizdeki etkilerine biraz bakmaya çalıştığımız bir yolculuk.

Opera kıyılarından bağlantısız alternatif gruplarının sade ve güzel vokallerine gidip gelen; her türlü sesin güzelliğinin, enerjisinin peşinden koşan keyifli bir yolculuk olacak.

Dinleyiniz

Yasemin Uyar – Evrim Cantimur

123 – DrillYora – Karşılaşma 2Ceylan Ertem – Cennetin Irmaklarıİki Direk Arası Temaşa – FrenchKutu – Fjord

11 Ocak 2015 Pazar

Ocak Konserleri

Ocak ayında İstanbul’da konser verecek sanatçılardan oluşan seçkimizi ve konser detaylarını aşağıda bulabilirsiniz.

09 Ocak CumaSalon İKSVTatu Rönkkö + Efterklang

10 Ocak CumartesiBabylon123

Salon İKSVTatu Rönkkö + Efterklang

Bronx Pi SahneAdamlar ve Yüzyüzeyken Konuşuruz

21 Ocak ÇarşambaKadıköy SahnePeyk

Salon IKSVLow

22 Ocak PerşembeRoxyModeselektor

Salon IKSVLow

23 Ocak CumaSalon IKSVFlunk

30 Ocak CumaGaraj İstanbulSkrillex

BabylonOmar Souleyman

31 Ocak CumartesiSalon IKSVThe Raveonettes

Bronx Pi SahneBüyük Ev Ablukada

9 Ocak 2015 Cuma

123 – Anja (2014)

123’ün Aksel ve Arve’den sonra üçlemesinin sonuncusu Anja, geçtiğimiz Haziran ayında yayınlandı ve 2014’ün öne çıkan albümlerinden biri oldu.

Aksel, Arve ve Anja üçlemesi, Aksel adlı karakterin baykuş ve balinayla yolculuğunun hikayesi. Hikaye grubun davulcusu Berke Can’ın kaleminden çıkma.

2009 yılında yayınlanan ilk albüm Aksel, farklılık yaratılarak illüstrasyonlarla süslü bir hikaye kitabı şeklinde sunuldu. Berke Can Özcan (davul, vokal), Feryin Kaya (bas) ve Burak Irmak’dan (klavye) oluşan grubun çıkış albümü olarak dikkatleri üzerine çekti.

2010 yılında gruba Dilara Sakpınar’ın vokal olarak katılmasından bir yıl sonra “Stereo Love” adlı bir EP yayınlayan grup, 2012’de de üçlemenin yanı sıra bir de Lara isimli albüm yayınladı.

123 her albümde gittikçe daha güzel işler çıkaran, müzik olarak da gittikçe değişen ve renklenen bir grup. Anja’yı kategorize etmek ise oldukça zor, klasik rock, post-rock, caz ve indie pop tınıları. Karmaşıklığın içerisinde sade bir havası var, vokallerin sakinliği ile alıp götürüyor ezgiler hiç yormadan.

Sözler de daha rafine olmuş bu yeni albümde. Özellikle Undertow ve No Return öne çıkıyor. Drill’in ise epik ve lirik havası çok hoş, trompet ezgileri başarılı ve bir nevi post-modern uzun hava.

Yazılacak raporlara, bitmeyen yollara, kitaba ve çaya çok güzel eşlik ediyor.

Dinleyiniz

Yasemin Uyar

8 Ocak 2015 Perşembe

Gece 2

Yayın akışımızda gündüz ile geceyi ayırma aşamasında olduğumuz şu günlerde sadece Geceye ait bir yayın da eklemek istedik.

İkinci yayını aşağıda bulabilirsiniz

Evrim Cantimur

6 Ocak 2015 Salı

Türkçe – 6

Türkçenin 6. yayını ile karşınızdayız,

Dinleyiniz.

Evrim Cantimur

Kalben – SadeceCan Güngör – Yalnız ÖlmekRehber – RuhTavana Basma – TotemSeha Can – Yaz Avucuna

5 Ocak 2015 Pazartesi

Barıştık Mı – T.E.A.R. (2015)

Senenin ilk albümünü yerli bir isimle açmanın heyecanı içerisindeyiz.

Trompet sanatçısı Barış Demirel (sahne ismiyle Barıştık Mı) ilk albümünü 2014′ün son günlerinde yayınladı. 2011 Roxy Müzik Günleri’nde birinci olduktan sonra 2012 yılında 2 parçalık bir EP çıkaran sanatçı, ilk albümü T.E.A.R. ile uzun soluklu yolun başlangıcını yapıyor.

Barış Demirel, Hafif Müzik’te yer alan röportajında müziğini şöyle tanımlıyor:

Trompet odaklı bir müzik. Geleneksel Orta Doğu ve Türk müziğindeki makamların yanı sıra caz, ambient, rock, shoegaze, avant-garde, gainsbarre seslerinden etkilendim. Kendime trompet üzerinde bir üslup yaratmaya çalışıyorum ve bu üslupla çıktığım arayışlar içinde performanslar, kayıtlar yapıyorum.

Albümün tamamını aşağıda dinleyebilirsiniz, satın almak isterseniz sizi şöyle alalım.

Bu arada, aslen bir İzlanda ninnisi olan “Bíum Bíum Bambaló” Sigur Ros yenilemesi, Barış’ın sesi ve trompeti ile nefis.